PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ipek Yolu Ve Türkiye


DAYI
03-04-2009, 01:17 PM
İpek Yolu ve Türkiye
İki bin yıl boyunca Doğu'nun zenginliklerini Batı'ya taşıyan kervanların geçtiği tarihi İpek Yolu'nun 21. yüzyıla bir İletişim, ulaşım ve enerji koridoru olarak taşınmasını öngören TRACECA (Transport Corridor Europe-Caucasus-Asia/Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaştırma Koridoru) Projesi, 7-8 Eylül 1998 tarihlerinde Bakü'deki Gülistan Sarayı'nda gerçekleştirilen Zirve sonunda imzalanan yüzyılın en kapsamlı ulaşım ve taşımacılık anlaşması ile, global ekonomik ilişkiler zincirine yeni bir halka olarak eklenmiştir. İki kıtayı ve üç deniz havzasını birbirine bağlayacak olan İpek Yolu'nun Restorasyonu projesinin temelleri 1993 yılında beş Orta Asya ve üç Kafkas üllkesinin Ulaştırma ve Ticaret Bakanları'nın katılımyla Brüksel'de gerçekleştirilen bir konferansta ortaya atılmış ve AB'nin bu girişime verdiği ekonomik ve siyasi destek sayesinde somut bir çerçeve kazanmıştır.
Sözkonusu proje, öngördüğü ulaştırma koridorları ile denize çıkışı olmayan Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin uluslar-arası pazarlarla bütünleşmelerini sağlayacak önemli bir aşamayı teşkil etmesinin ve bu çerçevede bölgedeki ekonomik büyümeye kayda değer bir katkı yapacak olmasının yanısıra, sözkonusu devletlerin siyasi ve ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirecek ciddi bir katalizör olması bakımından da büyük önem arzetmektedir.
Bu çerçevede, Türkiye'nin Zirve sırasında, TRACECA yol koridoru ile Pan-Avrupa ulaşım ağı arasındaki bağlantının en verimli şekilde sağlanmasına yönelik olarak yürüttüğü projeler hakkında verdiği bilgiler, ayrıca gerek üretici gerek tüketici ülkeler için acil bir gereksinim olan petrol ve doğal gaz nakil hatları bakımından, Hazar-Akdeniz boru hattının bölge ülkeleri ve enerji güvenliği açısından arzettiği avantajlar konusunda yaptığı açıklamalar ve belki de en önemlisi, birlikte yaşama ve çalışma ruhuna dayalı olarak ortaya koyduğu vizyon, Türkiye'nin bu hayati rolünü bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir.
Sonuç olarak, ülkemizin de aktif bir şekilde yer aldığı projenin bölgesel işbirliğine ve istikrara yapacağı katkı çok büyüktür. Proje bu niteliğiyle, bölgemizdeki çatışmaların kaynağını oluşturan uyuşmazlık noktalarını ortak menfaatlerin potasında eritecek, ekonomik büyüme ve sosyal anlayışın gelişmesini sağlayacak ve böylece tarihi İpek Yolu'nun 21. yüzyılda küresel barışın yol haritası olması sonucunu doğuracaktır.
Geçmişte kervanların Doğu'nun zenginliklerini Batı'ya taşıması gibi, şimdi de Avrasya Koridoru barışı ve huzuru Orta Asya'ya ve Kafkaslara taşıyacak ve medeniyetler arası anlayışı yayacaktır. TRACECA Zirvesi bu yolda atılan önemli bir adımdır.
Gerçekten, tarihi İpek Yolu'nun sadece Doğu'nun baharatı ile ipeğini Batı'ya taşımadığı, aynı zamanda Doğuarlığı ile Batı medeniyeti arasında bir kültürel değişim köprüsü olduğu da göz önünde tutulduğunda, küreselleşme yönünde büyük dönüşümler sağlir yayan günümüz dünyasının ekonomik, siyasi ve teknolojik şartları karşısında, TRACECA projesinin bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasında oynacağı rol göz ardı edilemez.
Bu bağlamda, asırlar boyunca tarihi İpek Yolu'nun güzergahı üzerinde önemli bir yer tutan, ancak bundan daha önemlisi, Soğuk Savaş sonrası gelişmeler ışığında, gerek ekonomik, gerek sosyal, gerek siyasi bakımdan 21. yüzyılın en dinamik coğrafyasını teşkil etmeye namzet Avrasya'nın kalbinde bir cazibe merkezi olarak duran Türkiye'nin de böylesine önemli bir projenin dışında kalmasını düşünmek mümkün değildir. Türkiye'nin bu özellikleriyle TRACECA idealine önemli bir katkı yapacağı aşikardır.
Gerçekten de, İpek Yolu güzergahı üzerindeki ülkeler arasında en büyük karayolu taşıma filosuna sahip olan Türkiye, denize kapalı Orta Asya ve Kafkas ülkelerinin Karadeniz ve Akdeniz limanları ile tüm Avrupa ve dünya pazarlarına bağlanmasında kilit bir rol oynayacağı gibi, bölgedeki enerji kaynaklarının tüketici pazarlara taşınmasında da stratejik bir işlev görecek, ayrıca, hem Doğulu hem de Batılı kimliğini, sahip olduğu demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti çerçevesinde uyumlu bir senteze dönüştürebilmiş olmasıyla da, bu iki farklı dünyanın felsefe, fikir ve anlayışları arasındaki yaşayan bağlantıyı oluşturacaktır.