PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mevlananın Mezar Odasının Sırrı


SEYRANİ
04-02-2009, 06:54 PM
mevlananın türbesinin altında bir mezar odası olduguna dair söylentiler var ne kafa dorudur bilmem arkadaşlar sizde bi okuyun bakalım

Mevlana'nın esrarengiz sırrı

Mevlana'nın kabrinin altınaki 'mezar odası'na 700 yılda sadece bir kişi girebildi. O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuydu. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı. O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı. Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu. İşte, Mevlana'nın esrarengiz sırrı...

Mezarın bulunduğu odaya girmeyi düşünenlerin bile sonu felaket oldu...

MEVLANA'NIN MEZAR ODASINA GİRMEYE KALKANLARIN BAŞLARINA KORKUNÇ OLAYLAR GELİYOR!

Mevlana'nın kabrinin altınaki 'mezar odası'na 700 yılda sadece bir kişi girebildi. O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuydu. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı. O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı. Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu. İşte, Mevlana'nın esrarengiz sırrı...

25 Nisan 2004 Pazar 11:32
ERTUĞRUL ÖZKÖK/ HÜRRİYET

MEZAR ODASININ SIRRI

O müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum.
Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi.
Ama öyle basit bir hikáye değil.
Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor.
Hikáye beni çok etkiledi.
Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum.

SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA

Geçen salı günüydü.
Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim.
Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp götürdü.
Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti.
İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu.
Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum.
Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr. Naci Bakırcı vardı.
Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim.
Ancak o sandukanın önünde Dr. Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı.
Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı'...

500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE

Nefesimi kestim ve onu dinledim.
İşte ondan dinlediklerim.
Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor.
Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış. Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş.
Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş. Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler.
Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor.

MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ
Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış.
Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş.
Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş.
Sadece bir kişi hariç.
Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş.
Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler.
Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış.
Veya düşürmüş.
Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş.
Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş.
Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş.
Dr. Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor.

KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ
İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış.
Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?
Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu.
Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu.
Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış.
Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu.
Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi.
Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor.
O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı.
Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü.

1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA
Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor.
Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı.
Bu olayın iki tanığı vardı.
Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri.
Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca.
1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir.
İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir.
Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır.

O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ

Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer.
Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir.
Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:
'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin...'
Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir.
Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:
'Müdür bey, yetiş evin yanıyor...'
Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur.
İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur.
Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir.

KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA

Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı.
Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı.
Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu.
Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı.
Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur.
Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir.
Çocuk öteki dünyaya göçmüştür.
Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır.
O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur.
Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir.



MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER

Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner. Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:
'Yetmedi mi? Affet artık...'
Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?
Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?
Bunların cevabı yok.
Ben bunları anlatan insanlardan dinledim.
Bildiğimiz tek şey var. Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor.
Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder.
Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak.
Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var.
Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar...

istihkam
04-02-2009, 07:54 PM
bastan sona nefes kesıcı ellerın dert gormesın kardesım ''Inna lıllah ve ınna ıleyhı raciun''

Gaziosmanpaşa
04-02-2009, 08:37 PM
cok guzel bır hıkaye elıne saglık kım bılır belkıde gercektır

hira_pc
04-02-2009, 08:48 PM
s.a. usta gerceklik payının yüksek oldugunu düşünüyorum emeğine sağlık ...

~*İNB_37*~
04-03-2009, 10:50 AM
eline sağlık güzel bir konu paylaşım eline sağlık

JOVİYANUS
04-04-2009, 12:17 AM
s.a seyrani ustam....peki o kapalı cammın içindeki peygamberimizin sakalı serifinin o mubarek essiz kokusunuda çektinmi içine.o ne hos one güsel bir kokuydu oyle...

DAYI
04-04-2009, 12:33 AM
s.a seyrani ustam....peki o kapalı cammın içindeki peygamberimizin sakalı serifinin o mubarek essiz kokusunuda çektinmi içine.o ne hos one güsel bir kokuydu oyle...

s.a murat kardesim. her düsüncye her fikre saygımız sonsuz....

bu nebiçim iştir hem satanistleri desteklemek hem müslümanlara kucak açmak akıl erdirmek mümkün değil joviyanus bi karar versende bilsek

JOVİYANUS
04-04-2009, 12:35 AM
SEVERİZ YARADILANI YARADANDAN ÖTÜRÜ.MEVLANANIN BOLUMUNDE AÇTIGIN İÇİN BU KONUYU AYRICA TESKR EDERİM DAYI. hani bir sözü vardı bu zatı muhteremin neidi o hatrla....saygılar

jeje
02-19-2011, 11:54 AM
ustam bir solukta okudum çok güzel tebrik ederim

tarıkziyad
02-19-2011, 02:04 PM
davinci kim Allah aşkına ki sözü edile Allah cc lühü resullerine ve evliyalarına öyle bir güç ve özellik vermişki akıl sınırlarını zorlasanız ne olur bilemem imanla kabul etmek gerek hani derlerya şehitleri ölü kabul etmeyiniz onlar sagdır diye evliya ve peygamberler içinde bu ğeçerlidir bildigim bir kaç olayı anlatayım seyrani ustam çenemi düşürdü
kıbrıs harbinde bir savaş uçagının yakını biter pilot telaşlanır ne yapacgını düşünür o anda yanında yeşil elbiseli biri belirir sür oglum der pilot sürer bambalarını bırakır geri döner dönerken adama sorar sen kimsin adamın dedigi ben karaniyim
2 gene kıbrıs ve rus harbi sırasında düşman kuvvetleri kendilerine görmedidikleri kişilerin saldırdıklarını ifade etmişlerdir
3 bagdat evliyalarından adını anımsamadıgım bir evliya vefat ediyor defnediyorlar uzakta olan ögrencisi geldiğinde kabrine gidip kuranı kerim okuyor o sırada kabirdeki evliyada beraber okumaya başlıyor
daha bir çok örnek verilebilir ALLAH İNDİNDE HİÇ BİR ŞEY İMKANSIZ DEGİL hele sevdigi kullarına ihsan ettigi ise belli degil

DAYI
02-19-2011, 07:32 PM
Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış.
Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş.
Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş.
Sadece bir kişi hariç.
Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş.
Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler.
Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış.
Veya düşürmüş.
Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş.
Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş.
Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş.
Dr. Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor.

KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ
İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış.
Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?
Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu.
Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu.
Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış.
Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu.
Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi.
Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor.
O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı.
Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü.

1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA
Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor.
Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı.
Bu olayın iki tanığı vardı.
Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri.
Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca.
1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir.
İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir.
Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır.

O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ

Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer.
Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir.
Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:
'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin...'
Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir.
Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:
'Müdür bey, yetiş evin yanıyor...'
Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur.
İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur.
Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir.

KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA

Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı.
Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı.
Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu.
Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı.
Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur.
Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir.
Çocuk öteki dünyaya göçmüştür.
Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır.
O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur.
Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir.



MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER

Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner. Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:
'Yetmedi mi? Affet artık...'
Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?
Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?
Bunların cevabı yok.
Ben bunları anlatan insanlardan dinledim.
Bildiğimiz tek şey var. Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor.
Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder.
Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak.
Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var.
Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar...


SELAMÜNALEYKÜM DOSTLAR YUKARDA YAZILANLARIN NE DERECE DOĞRU OLDUĞUNDAN ŞÜPELİYİM AMA HANİ DERLERYA (ağzı olan konuşuyo) EVET AĞZI OLAN KONUŞMUŞ ,,
DÖRDÜNCÜ MURAT HAN TESBİHİNİ DÜŞÜRMÜŞ GÜYA İÇERİ KENDİ NEDEN GİRMEMİŞ TESBİHİNİ ALMAYA KOSKOCA SULTAN AVRUPAYI SUSTA DURDURAN CİHAN PADİŞAHİ KORKMUŞMU YOKSA KORKTUYSA TESBİHİ NEDEN ATMIŞ KÜÇÜK KIZA GAREZİ NEYMİŞTE İÇERİ Bİ ÇOCUK SOKMUŞ VE DAHASI : LÜTFEN ARKADAŞLAR ATALARIMIZI DİL UZATAN ŞEREFSİZLERE ALET OLMAYALIM HABERİN KAYNAĞI BOZUK BİKERE( ERTUĞRUL ÖZKÖK) KİM BU ADAM DOĞAN MEDYANIN ŞAKŞAKCISI HÜRRİYET GAZETESİNİN BAŞ YAZARI YANİ Bİ ADIM DAHA İNANÇSIZ MANEVİYATSIZ DİN DÜŞMANI VE HATTA OSMANLI DÜŞMANI ATALARINA HER AN SÖVEBİLECEK BİRİ….DAHASI DEDİK NERLERE GELDİK KÜÇÜK KIZI ANLATMA BAHANESİYLE (Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu.
Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış.
Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu.)DİĞER BÜYÜKLEREDE DİL UZATIYOR
EVET DOSTLARIM GELELİM ŞAHSİ DÜŞÜNCEME
TÜRKLERDE İSLAMİYETE GİRMEDEN ÖNCE MUMYALAMA SANATI VARDI AMA İSLAMİYETTEN SONRA BÖYLE BİŞEY OLMAMIŞTIR OLAMAZDA DİNİMİZDE ŞART OLAN CESETİN TOPRAKRAN GELDİĞİ GİBİ TEKRAR TOPRAK OLMASIDIR .KURAL BUDUR…
OSMANLININ KURULUŞUNDA TABDUK EMREYLE KAVGA EDECEK DERECEYE GELEN OSMAN BEY CENAZENİN (KUMRAL DEDENİN ) BELİNE BİR KUŞAĞI BAĞLATAMAMIŞTIR. DURUM BU OLUNCA MEVLANA BUGÜN HIRİSTİYANLARDA BİLE OLMAYAN MEZAR ODASINA BELKİDE BÜ SÜRÜDE HEDİYELER ARASINA VE DAVİNCİNİN ŞİFRESİNİDE YANINA KOYUP … YA GÜLDÜRMEYİN BENİ BU OLAY TAMAMEN DİN DÜŞMANLIĞINDAN BAŞKA BİŞEY DEĞİL SAYGILAR DAYI

tarıkziyad
02-20-2011, 01:19 PM
dayı ustam Allah razı olsun ellerinden öpmüşem çok güzel anlatmışsın müslümanlıkta davinci şifresi ne ustam baştan söyleyem suçu lisan olursa affola davinci kim ne oldugu belirsiz biri İlmi veren Allahtır bakın saidi nursi efendime ölümünden çok sonra bir talebesi
yazdıgı şiirin satır başlarını birleştirip ebced hesabıyla hesapladıgında saidi nursi hz lerinin ölüm tarihi çıkıyor bu nedir rahmani bir ilimdir ve Allahtan verilen bir ilimdir davincinin ne ilmi aldıgını söylemeye gerek yok sanırım bide bizim defineciler davinci derler şu şifre bu şifre kutsal kaseyi bulup ta birşey olacagını zanneden gerizakalı insanları yönlendirmektedir gerçekten çok dikkatli olmak gerek gene çenem düştü ben kaçam