PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dolar'ların sırrı


Mağaracı16
06-12-2009, 05:32 PM
ABD banknotlarının üzerinde, bazı ilginç işaretler yer alır. Doların bir yüzünün iki tarafında iki ayrı daire, dairelerin içinde de iki ayrı şekil vardır. Şeklin birisi, bir pençesinde oklar, diğer pençesinde zeytin dalı tutan bir kartaldır. Kartalın tepesinde yıldızlar bulunur.

Diğer dairenin içinde ise tepe kısmı, içine bir göz oturtulmuş olan bir üçgenle tamamlanan bir piramit yer alır. Kimileri bunları doların üstüne konmuş rasgele şekiller olarak algılayabilir. Oysa bu işaretler, dolara has şekiller değildir.

Bu işaretler, "Amerika Birleşik Devletleri'nin Büyük Mührü"dür, ABD'nin resmi sembolüdür. İki daire, mührün iki yüzünü oluşturur.

Mührün üzerinde böylesine ayrıntılı bir şekilde durmamızın nedeni, mührün bazı önemli mesajlar içermesidir. ABD "dünyanın ilk masonik ve de Kabalist cumhuriyeti" dir. Bu iki özellik, ABD'nin Büyük Mührü'ne de yansıtılmıştır. Amerikalı tarihçi Robert Hieroni- mus, ABD'nin Büyük Mührü konusundaki sayılı uzmanlardan biridir.

Konu hakkında "Amerikan Büyük Mührü'nün arka yüzünün tarihsel bir analizi ve Hümanist psikoloji ile ilişkisi" başlıklı bir doktora tezi veren Hieronimus, mühür hakkındaki bazı önemli bilgileri America's Secret Destiny adlı kitabında da aktarır. Mührün öyküsü şöyledir:

4 Temmuz 1776'da Kongre, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson ve John Adams'dan oluşan bir komiteye Amerikan mührünü dizayn etme görevini verdi. Pierre Eugene Du Simitiere adlı bir portre ressamı komiteye alındı. Böylece, büyük ölçüde Franklin'in tasarısına dayalı olarak ilk mühür oluşturuldu: Bir yüzde Musa ve onunla birlikte denizden kurtularak güvenli bir toprağa ayak basan İsrail oğulları yer alıyordu. Musa eliyle denize işaret ediyor, denizde ise Firavun'un askerleri boğulurken görülüyordu. Bulutlardan çıkan bir ateşin ışıkları Musa'ya ulaşıyordu. Bunun yanında Jefferson da bir öneri getirmişti: Mührün ön tarafına, çölde gündüzleri bir bulut, geceleri de ateşten bir sütunla kendilerine yol gösterilen İsrail oğulları’nın konulmasını teklif ediyordu.

Birinci komiteden Benjamin Franklin'in mühür için getirdiği teklif: Bir yüzde Hz. Musa'nın önderliğinde güvenli topraklara ulaşan İsrail oğulları, diğer yüzde Kabala sembolü "üçgen içinde göz". ABD'nin mason kurucularının getirdikleri her iki teklifin de "İsrail oğulları" ile ilgili olması bir rastlantı değildi sanırız.

"İsrail oğulları’nın ayak bastığı güvenli toprak"ın Amerika olduğu mesajı veriliyordu. Mühür için ortaya atılan bu teklif, Püritenlerin Amerika'ya yüklediği misyonun, masonlar tarafından devam ettirildiğini de belgeliyordu.
Mührün diğer yüzüne yerleştirilen ünlü Kabalistik "üçgen içindeki göz" sembolü de aynı gerçeğin bir işaretiydi.

Fakat Kongre fazla açık ve cüretkar bulduğundan olacak Ocak 1777'de bu birinci komitenin teklifini kabul etmedi. Ve üç yıl sonra yeni bir komite oluşturuldu. Bu komitenin teklifi de kabul edilmeyince, mührü belirleme işi 4 Mayıs 1782'de toplanan üçüncü komiteye kaldı.

Bu komite, bugünkü mührü oluşturdu. "İsrail oğulları”nın izi, ilk komitenin mühründeki kadar belirgin olmasa da, bu mühürde de yer alıyordu. Ön yüzde, kartalın başının hemen üstünde, beş köşeli yıldızlardan oluşan altı köşeli bir siyon yıldızı bulunuyordu.

Arka yüzde ise Yahudi-masonik sembol "üçgen içinde göz" yerini koruyordu. ABD mühründeki masonik-Kabalistik etki, daha sonra da çeşitli uzmanlar tarafından dile getirildi:

1934 yılında eski başkan yardımcısı Henry A. Wallace, başkana, mührün her iki yüzünün de demir paralar üzerine basılmasını içeren bir öneri götürdü... Başkan Roosevelt bunu kabul etti ve o tarihten sonra mühür ABD paralarının üstünde görülmeye başlandı...

Wallace'ın mühür ile yakından ilgilenmesinin ardında esoterik konularla yakından ilgilenmesi yatıyordu. Bir teori, Wallace'ın ilgisinin Kabalistik amaçlara dayandığını öne sürer... İşin bir başka ilginç yanı hem Wallace'ın hem de Başkan Roosevelt'in mason olmasıdır.

Profesör Norton, mührün arka yüzünün 'çok açık bir masonik amblem' olduğunu söyler. Bu görüş Paul Foster Case gibi çeşitli akademisyenler tarafından da desteklenmektedir.

Esoterik geleneğe bağlı yazarların çoğu da mührün özellikle arka yüzünün, masonluk, Gül-Haç ve İllüminati gibi örgütlerden kaynaklandığını bildirmiştir. Bu geleneğin ünlü isimlerinden Wyckoff, şöyle der: 'Bizim mührümüz masonluğun bir yansımasıdır, masonluğun ve okültizmin'

Hieronimus'un bildirdiğine göre, "üçgen içinde göz" sembolünün altında yer alan piramit de gerçekte masonik bir semboldür. Mühürde yer alan piramit, ünlü Büyük Giza Piramidi'dir. İlginç olan ise Giza Piramidi ile Kabala arasında ilişki olmasıdır:

Oxfordlu bir matematikçi ve astronom olan John Greaves, Büyük Piramid hakkında yaptığı araştırmalarla tanınıyor. 1683'te piramidin matematiksel özelliklerini inceliyor. Greaves'in araştırması, aynı zamanda piramidin Kabalistik yorumlarının da temelini oluşturuyor. Diğer bir deyişle ABD mührünün arka yüzündeki piramidin kökenleri Kabalistik etkiler taşıyor. Greaves'e göre ise, büyük piramidin kendisi Kabala'yla ilintilidir.

Piramidin başka ilginç yorumları da vardır. Bazı Gül-Haç ve mason ekolleri, Büyük Piramit'in ritlerdeki dereceleri temsil ettiğine inanırlar.

Amerikan mühründeki bir başka ilginç şifre, her iki yüzde de yer alan Latince ifadelerdir. Ön yüzde kartalın ağzına yerleştirilmiş olan E Pluribus Unum (Birçokların arasında bir tane) ifadesi Eski Ahit'in Yahudilere verdiği "seçilmiş halk" payesini hatırlatır.

Hieronimus, bu ifadenin de Eski Ahit'le paralel olduğunu vurguluyor.
Arka yüzde, üçgen içindeki gözün üstünde ve altında yer alan ifadeler ise daha da ilginçtir: Annuit Coeptis ve Novus Ordo Seclorum...

Yani "Başlanmışın Tamamlanması" ve "Yüzyılın Yeni Düzeni"... Eğer "Seclorum" kelimesinin ilk anlamı olan "yüzyıl"ı değil de, ikinci anlamı olan "seküler" (din dışı) karşılığını alırsak, ABD mühründeki ifade çok daha ilginç bir hale gelir: "Başlanmışın Tamamlanması... Yeni Seküler Düzen"...

1 DOLAR

Şimdi ilk başta şu aşağıdaki piramidi ele alalım:

*13 Katlı taş piramit.

*Altındaki alanda "NOVUS ORDO SECLORUM" yazıyor. Yani "YENİ ÇAĞIN DÜZENİ" Novus Ordo Seclorum kelimesi 17 harften oluşuyor.

*Piramidin tepesinde tek göz simgesi var.

*Resmin üst tarafında "ANNUIT COEPTİS" yazıyor. Yani "BİLİNMİŞİN TAMAMLANMASI" gibi bir anlamı var.

*Annuit Coeptis kelimelerinin harf toplamı 13'tür.

*Piramidin en altında roma rakamıyla bir tarih yazmaktadır. "MDCCLXXVI"

M:1000 D:500 C:100 L:50 X:10 V:5 I:1 ise bu tarih; 1776 Yani ABD'nin doğum günü. Ve illumunatinin kuruluşu (1mayıs1776)

http://www.mavilink.com/resim/dolar1.jpg

Bir de, bu şeklin üzerine Yahudi yıldızı eklediğimizde çıkan sonuca bakın

http://www.mavilink.com/resim/dolar2.jpg

Şimdi de kartal resmine bir bakalım.

*Kartalın üzerinde 13 Tane yıldız. (Dikkat ederseniz yıldızların genel görüntüsü yine Yahudi yıldızı oluşturulmuş şekilde)

*Kartalın bir ayağında 13 Yapraklı zeytin dalı var.

*Kartalın diğer ayağında 13 Tane OK var.

Zeytin dalı barış anlamında, ok ise savaş anlamında. Ben 13'ten güçlü bir rakam tanımıyorum. Yani burada anlatılmak istenen "SAVAŞ TA BİZİM ELİMİZDE, BARIŞ TA" Kısaca denge koruma görevi söz konusu.

*Ve 13 Çizgili bayrak.

Dikkat ettiğimizde 13 rak..... çok önem verildiğini göreceksiniz. Hz.İsa'nın ayın 13'üne rastlayan cuma günü öldürülmesi ve müritlerinden 13'üncüsünün Hz.İsa'ya ihanet etmesi nedeniyle Hıristiyan halkı 13 rak..... nefretle bakıyor. Hal böyleyken bu rakamların ABD'nin parasında kullanılması düşündürücü.

http://www.mavilink.com/resim/dolar3.jpg

Ve ABD'nin bu macerasının son bulacağı ana, adım adım yaklaşıyoruz;

Aşağıdaki şekle dikkatle bakın. Piramit 13 katlıydı ve 13. kattan sonraki bölüm ayrık. Bizim ilk tarihimiz 1776. Yine paradaki 13 rakamını kullanarak bu tarihe her basamakta 13 rakamını ekleye ekleye çıkıyoruz zirveye.

Kat Numarası / Tarih / Rakamlarının toplamı(düzeneği görmemiz açısından)

18. kat 2010 2+0+1+0=3
17. kat 1997 1+9+9+7=26=2+8=8
16. kat 1984 1+9+8+4=.... = 4
15. kat 1971 1+9+7+1=9
14. kat 1958 1+9+5+8=5
13. kat 1945 1+9+4+5=1
12. kat 1932 1+9+3+2=6
11. kat 1919 1+9+1+9=2
10. kat 1906 1+9+0+6=7
9. kat 1893 1+8+9+3=3
8. kat 1880 1+8+8+0=8
7. kat 1867 1+8+6+7=4
6. kat 1854 1+8+5+4=9
5. kat 1841 1+8+4+1=5
4. kat 1828 1+8+2+8=1
3. kat 1815 1+8+1+5=6
2. kat 1802 1+8+0+2=2
1. kat 1789 1+7+8+9=7
zemin 1776 1+7+7+6=3

Buradaki şekle göre parada son tarih 2010 görünüyor. Ve şekil, altın çağda olduğumuzu göz önüne seriyor.

Bu aşağıdaki yeşil mühürde de "the Department of the Treasury" yazıyor. Yani "Hazine ile ilgili bölüm" anlamında. Şeklin içerisindeki beyaz alanın üst tarafında bir terazi, alt tarafında ise bir anahtar şekli bulunuyor. Terazi bildiğiniz gibi denge anlamında. Yani; "dengenin anahtarı bizde" "denge sağlama görevi bizim" türünde bir şeyler yansıtılmak isteniyor. Terazi şeklinin masonların sembollerinden olduğunu da söylememe gerek yok sanırım.

Ayrıca içerisinde anahtar ve terazi sembolünün bulunduğu beyaz alan, yeşil bir bant ile bölünmüş. Bu yeşil bandın üzerinde 13 tane beyaz nokta var. İşte yine 13 rakamı.

http://www.mavilink.com/resim/dolar5.jpg

Kartalın ağzında bir şerit var. Şeridin üzerinde "E Pluribus Unum" kelimeleri yazıyor. Türkçe anlamı, "çoğulun arasında tek" yani "seçilmişlik" Ayrıca "E Pluribus Unum" kelimeleri toplam 13 harftir.

Bir de şu var. Piramidin dibinde roma rakamıyla MDCCXXVI yazıyordu. Yani 1776. Bu rakamları sıra ile "MDC - CXX - XVI şeklinde" üçgenin kenarlarına yerleştirdiğimizde eski bir sayı düzeneği ortaya çıkıyor. Sanırım Babil imparatorluğunun sayı düzeneği. Dikkat ederseniz, burada "666" sayısı var gözlere çarpan. (600+60+6) Bu sayıyı da uzun uzun anlatmaya gerek yok, duymuşsunuzdur.

Aşağıda bu konuyla ilgili bir şekil var, inceleyin isterseniz.

http://www.mavilink.com/resim/dolar6.gif

Bu eklediğim resim de doların tasarımıyla ilgili 1960'ların bir belgesi.

http://www.mavilink.com/resim/dolar7.jpg

20 DOLAR

http://img238.imageshack.us/img238/9582/338zn.jpg

http://img130.imageshack.us/img130/8093/446mt.jpg

http://img238.imageshack.us/img238/846/555dz.jpg

Parayı başka ama doğru katlamalada ise çıkan isim son derece şaşırtıcı

OSAMA BİN LADİN

http://img130.imageshack.us/img130/2395/663nc.jpg

Alıntıdır

hutame
02-02-2010, 04:01 AM
yanı bu doların uzerınde olanlar şünümü de a.bd yada yahudıler her kımse gelecegımı bılıyor..yoksa bi daleveremı yapıyolar..saygılar

DAYI
02-02-2010, 01:17 PM
SELAMÜNALEYKÜM
gerçekten ilginç ama tavafuktur keramete işaret ediyorsanız imkansız . çünkü yüce ALLAH bir tek hz.MUHAMMEDE söz verdi (kıyamete kadar ümmetinden keramet sofrasını eksik etmeyeceğim) miraçta verilen hediyelerden biridir.ve keramette allahın peygamberlerine . birini dahi inkar etse olmaz yani daha açıkçası amentüye inanmayana böyle bir meziyet asla olmaz dinimizdede tesadüf yoktur tavafuk vardır olsa olsa garip bir tavafuk diyebilirizSAYGILAR

Mağaracı16
02-02-2010, 03:42 PM
S.a
Hutema ve dayı ustalar.
Bu internet ortamında gezen bir haberdir.Doğruluğu veya amacının ne olduğunu bilemiyorum.
Yanlız uzun soluk lu bir planın emareleri olarak söyleniyor.Aşağıda ki konu ya baktığınızda anlayacağınızı düşünüyorum.
Yani hem abd nin hemde yahudilerin ortak bir planı işletmeleri gibi gözüküyor.
Saygılar.

Mağaracı16
02-02-2010, 04:04 PM
11 Eylül’ün üzerinden 8 yıl geçti. Cevabı verilemeyen sorular var hâlâ... Bu saldırıyı kim planladı, kim oynadı, kime yaradı? Kimin canı yandı, kimler parmak yaladı?

İskeleti çelikle kurulan İkiz Kuleler, mühendisliğin zirvesidir, değil uçak, Apollo çarpsa yıkılmaz!


ABD Irak’da bir milyon ceset, iki milyon göçmen ve harap olmuş şehirler bıraktı. Tarım bitti, sanayi gitti, saraylar müzeler talan edildi.
Şimdi Afganistan’da, Pakistan’da ellişer yüzer sivil katlediyor. Düğün alaylarını, taziye evlerini vuruyor, kadın ve çocuk ayırmıyor.
İçimizden bazıları “ama onlar da kaşındı” demiyorlar mı cinlerim tepeme çıkıyor. Demek ki Usameli masallar hâlâ prim yapıyor...

Gelin hadiselere bir başka zaviyeden bakalım bu defa...
13 Mart 1962...
Düzenlediği tertiplerle dünyayı huzursuz eden Pentagon bir ara Küba’ya takar. General Lemnitzer Beyazsaray’a bir operasyon planı sunar.
Buna göre Guantanamo’daki ABD Deniz Üssüne saldırılacak, cephanelik uçurulacak, gemiler batırılacaktır. Miami, Florida ve Washington’da cinayetler işlenecek, terörzedeler için cenaze törenleri yapılacaktır. Ve nihayet uzaktan kumanda edilen insansız bir uçak Küba Hava Sahası üzerinde düşürülecek, böylece Amerikan halkı topyekun ayaklandırılacaktır.
Başkan McNamara razı olmaz ve plan kaldırılır rafa...

TUZAKTAN KUMANDA
Demek ki Amerikalılar teyyareleri o yıllarda bile uzaktan sevk edebilmektedirler. 1 Aralık 1984’te yakıt araştırması için uzaktan kumanda edilen bir Boeing, Edwards Hava Üssü’nden havalanır, 10 kere iner kalkar ve 16 saat 22 dakika havada kaldıktan sonra kanadı üzerine yere çarptırılır.

Ağustos 1997 Federal Acil Durum Yönetim Masası “Terörizme cevap” isimli bir rapor hazırlar, ki kapağında “İkiz Kuleler” vardır.

Şubat 1998. Kuzey Hava Savunma Merkezi (NORAD) “Ya kaçırılan uçaklar Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yönlendirilirse” şeklinde senaryolar yazar.

Haziran 2000. Adalet Bakanlığı İkiz Kuleleleri hedefine alan bir “Terör El Kitabı” yayınlar.

Eylül 2000. Aralarında Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Jeb Bush ve Paul Wolfowitz’in de bulunduğu muhafazakâr düşünce grubu “savunmanın yeniden yapılandırılabilmesi için ‘Pearl Harbour’ misali dehşet verici hadiselere ihtiyaç duyduklarını deklare eder, altına imza atarlar.

Ekim 2000... Genelkurmay MASCAL adını verdiği simülasyon eğitimine yoğunlaşır ki hadise bir Boeing 757’nin Pentagon’a çarptığını varsayar.

Hava yolları işin içine fazlaca çekilmiştir, öyle ki Adalet Bakanı John Ashcroft asla yolcu uçaklarına binmez, sadece kiralık jetlerle uçar.

MENFAAT ŞEBEKESİ
24 Temmuz 2001 (saldırıdan sadece 6 hafta önce) İkiz kulelelerin sahibi Larry Silverstein, kompleksi 3.2 milyar dolardan kiralar ve kontrata (terörist saldırıları ihtiva eden) 3.5 milyar dolarlık bir sigorta poliçesini ekler, ustalıkla.

Eylül başında Birleşik Havayolları, Boing ve Amerikan Airlines hisseleri üzerine konulan “Put Opsiyon”lar günlük ortalamayı 4, sonra 5, derken 11 kat aşar. Bu şu demektir birileri hisselerin hızla düşeceğine inanır, yatırımı “krize” yapar.

7 Eylül... Bomba kokusu alan köpekler İkiz Kulelerden çıkarılır. Güvenlikçilerin mesaileri gevşer, asansör boşluklarından matkap sesleri gelmeye başlar.

10 Eylül... Yüksek rütbeli subaylar, uçuş iptal talebinde bulunurlar. (Newsweek)

Condoleeza Rice’dan San Francisco Belediye Başkanı Willie Brown’a, bir ikaz gelir. “Yarın sabah uçma!”
11 Eylül 2001 sabahı Kuzey Amerika Hava Savunma Birlikleri’nin tamamı teyakkuza geçirilir, avcı uçakları “Kuzeyli İhtiyatı” adlı tatbikat için Alaska’ya yollanırlar.

Andrews Hava Üssü’nde doğru dürüst uçak kalmaz. Washington korumasızdır adeta...

Nitekim sivil bir uçağın önünün kesilmesi istendiğinde telaşlanırlar. Neler olup bittiğini anlamaya çalışırken bir Boing ikiz kulelere çarpar.

GÖZ VAR HİZAN VAR
Saat 9.38 Arlington Virginia.

Söylenene bakılırsa Amerikan Havayolları’nın 77 sefer sayılı uçağı Pentagon’un zemin katına çarpmıştır. 2130 metreden inişe geçerek iki buçuk dakikada zemine inebilmek...

Bunun için tayyarenin 853 km/h’lik hızla 330 derece dönmesi lazımdır ki bir Boing bu manevrayı yapamaz. Hele hele kokpitte Hani Hanjaur gibi bir acemi oturuyorsa...

Pentagon duvarında iki insan yüksekliğnde bir delik vardır. 47 m.uzunluğunda, 13 m. yüksekliğinde ve 38 m. genişliğindeki bir Boing’i bu oyuktan sokmak iğne deliğinden halat geçirmeye benzer adeta. Haydi gövde geçti, her biri 6 şar ton olan motorlar binada iz bırakmalıdır en azından. Halbuki deliğin yanındaki pencereler bile dağılmaz.

Her ne kadar 100 tonluk Boingin yangın esnasında buharlaştığı iddia edilse de Titanyum 1688 derecede erir. Jet yakıtı sürekli beslense dahi 1100 dereceyi aşamaz.

Sağa sola bırakılan birkaç tayyare parçası içinde A 3 ScottWarrior’a ait Turbo jet motorun ön şaft yatak muhafazası tespit edilir. İhtimal hurdalıktan getirilmiş hadise mahaline atılmıştır. Ki bunlar hızla toplanır, paketlenip kaldırılırlar.

DUY DA İNANMA!
Hepsi bir yana uçağın çarptığı söylenen aydınlatma direkleri yerden itina ile sökülmüş ve yan yatırılmışlardır, darbesizdirler, dümdüz dururlar. Hem nedendir bilinmez uçağın sürtündüğü (!) alanda çimler bozulmaz.

Uzun lafın kısası Pentagon roketle (TomaHawk olabilir) vurulmuştur. Patlama anındaki çıkan gri beyaz ışık ve nitrogliserin kokusu bunu doğrular. 2.3 km ötedeki Sheraton otelinde kalanlar çarpmadan ziyade patlamadan söz açarlar.

FBI n’olur, n’olmaz diye civardaki kamera kayıtlarına el koyar.

Gelelim Pennsylvania’da düştüğü söylenen uçağa...
Resmi raporlara göre Cleveland Ohio arasında rotasından sapan tayyarede kavga çıkmış, kahraman yolcular korsanlara posta koymuşlardır da filan. İtiş kakış esnasında uçak düş-müştür güya.
İyi de gösterilen yerde enkaz yoktur, birkaç kırık dal ve 4.6 m uzunluğunda külle hurdayla dolu bir çukur gösterirler o kadar. Ne koltuk, ne bavul, ne kol bacak, ne de kan!

Halbuki zikredilen uçak Cleveland’a inmiştir çoktan. Delta Havayolları bilgiyi doğrular.
İkiz kuleler mühendisliğin zirvesidir, düşünebiliyor musunuz 100 yıl sürecek kasırgalara bile dayanabilir, yangınlara aldırmaz.

Bütün gökdelenler öyledir aslında. Nitekim 1945 yılında bir B-25 bombardıman uçağı State Empire’a çarpar, 14 kiyi ölür ama bina yıkılmaz.

Hatta İspanya’da 30 saat boyunca alev alev yanan bir binada çeliğin vasfı bozulmaz, çökme yaşanmaz.
İkiz Kuleler 200 bin ton çelikten ve 425 bin metreküp vasıflı betondan yapılmıştır, 103 asansörü, 43.600 penceresi vardır.

Bu devasa binanın çarpmadan 56 dakika sonra ve sadece “on saniye içinde çökmesi” akıl alacak şey değildir. Malzeme o irtifadan (417 metreden) boşluğa bırakılsa ancak 9,2 saniyede düşer aşağıya.
Betonun toz haline gelmesi, çeliklerin dilim dilim dilimlenmesi, jet yakıtının becereceği işler değildir sonra.
Uzatmayalım bina “kontrollü olarak” çökertilir. Nitekim şahitler yıkılmadan az evvel mükerrer patlamalar duyduklarını açıklar.

MUMU YATSIYA KADAR
Araştırma Enstitüsünden Van Romero “Çökmelerin sistemli olduğu ortada” der, tayyareleri hiiç ciddiye almaz. Ha iki gün sonra fikri değişir (!) o başka.

Çelik standardında söz sahibi olan müesseseler de iskelet eridi iddiasını komik bulurlar. Tenakuza bakın ki çeliği eriten alevler Arap pasaportlarını yakamaz. Mezkur evrak zarar görmeden sokağa uçar, gider FBI elemanlarının kucağına konarlar (!)

İtfaiyeciler lobide karşılaştıkları tahribatı anlayamazlar. Duvarlar ritmli bir şekilde patlar, mermerler kopup fırlar. Her ne kadar bunlar asansör boşluğundan düşen “alev topuyla” açıklansa da o boşlukta hava bulunmaz, hava olmayan yerde alevden söz açılamaz. Sadece girişte değil diğer katlarda ve metro tünelinde de patlamalar yaşanır. İnfilaklerin ardından siyah dumanlar çıkar.

Uzatmayalım burada planlı kontrollü bir yıkım mevzubahistir. Nitekim kameralar yukarıdan aşağı zincirleme uzayan parıltıları yakalar.

New York gözlemevindeki Sismograflar patlamaları kaydeder, dosyalayıp isteyene sunarlar. Kuzey Kulesi çökmeden birkaç saniye evvel kamera sehpaları şiddetle titrer ki yayında da görülebilir pekâlâ.
O akşam 17.20’de, hadiseden 90 metre uzaktaki Dünya Ticaret Merkezinin 47 katlı ofis binası hiç bir sebep yokken olduğu yere çöker, herşey 6 saniye içinde olur biter... Burada CİA ve Savunma Bakanlığının büroları vardır.

İkiz Kulelerin güvenliğini Kuveyt-Amerikan ortaklı bir elektronik şirketi (Securacom) sağlamaktadır. Bakın şu işeki Bush’un kardeşi Marvin adı geçen firmanın Yönetim Kurulu’ndadır.

Eğer enkaz incelenebilse çok şey açığa çıkar ama buna izin verilmez, molozu okyanusa döker, delilleri karartırlar.





Laden’li mi Laden’siz mi?

ABD Hükümeti Afganistan’ın Celalabad kentinde ele geçirilen (!) bir kaseti yayınlar. Güya Bin Laden Eylül saldırılarını itiraf etmektedir orada. Ancak mezkur şahıs Bin Ladin’e benzemez. FBI’ın internet sitesine göre Usame solaktır. Ama bizimki sağ eliyle yazar. Parmağındaki altın yüzük, düzmece filmi hazırlayanların cehaletini ortaya koyar.

Bin Laden El Cezire’ye verdiği demeçte “Çıkar kovalayan insanlar tarafından tertiplendiği anlaşılan saldırılarla uzaktan yakından alakam yok. Afganistan’da yaşamaktayım ve bu ülkenin yöneticileri böylesi operasyonlara sıcak bakmıyorlar” der açıkça...

Düzmece kayıtlar
Karakutular... Evet bunlar bulunur ama kayıtlar sır olmuştur. Donald Rumsfeld pilot kabini ses kayıtlarının kurtarılamadığını açıklar utanmadan.

Hostes Betty Ong kaçırılan uçaktan bir görüşme gerçekleştirmiştir sözüm ona.
- İsmim Betty Ong. Lüks sınıfta bıçaklanan biri var. Sprey sıktılar nefes alamıyoruz. Mutfak hostesimiz ve kabin amirimiz bıçaklanmış durumda. Pilot kabinine giremiyoruz, kapı açılmıyor.
Ama Bayan Ong çok sakindir, elindeki metini okuyor gibidir. Hiç de öyle cinayet görmüş gibi konuşmaz.
Mark Bingham olduğu öne sürülen biri de annesini arar.

-Anne? Ben Mark Bingham (resmiyete bak) Seni seviyorum anne. San Francisco’ya gidiyorum. Üç adam uçağı ele geçirdi, yanlarında bomba olduğunu söylüyorlar.
Ve ilave eder “Bana inanıyorsun değil mi anne?” Sonra bir daha “ Bana inan!”
Telaşsız pürüzsüz bir üslup, adam rolünü acemice oynar.
Halbuki yolcu uçaklarının seyir yüksekliğinden bu kalitede ses alınamaz. Eğer o günlerde bu kadar net görüşülebiliyorsa, Amerikan Airlines yeni ses sistemlerine niye onca masraf yapmıştır? Di mi ama?

Hayali korsanlar
Derken Adalet Bakanlığı ölü hava korsanlarının isimlerini açıklar.
Gelgelelim Velid El Şehri turp gibidir, Fas Kasablanka’dan el sallar, Abdulaziz Al Ömeri ise “Saudi Telecoms”ta bir mühendistir o sıralar. Denver’da okurken pasaportunu kaybetmiştir o kadar. Wail M. Elşehri de hayattadır, Gaffar Elgani Suudi Elçiliğinde çalışmakta, Halid Almidar Mekke’de programcılık yapmaktadır. Selim Al-Hazmi Yanbu’da bir kimya fabrikasındadır, Said Elhamdi Tunus’ta pilot eğitimi almaktadır, Ahmed Alnami Suudi Havayolları’nda... Hepsi bir yana Muhammed Atta akrabalarını arayıp sorar...

Nitekim otopsi listesinde de yer almazlar.
FBI Başkanı Robert Mueller “failler hakkında derin şüpheler taşıyorum” derken sıkıntılı anlar yaşar.
Normalde ikiz kulelerde 50 bin kişi çalışır. Ancak o gün pek tenhadır. Hadi Türkler geç kalktıkları için sıyırırlar ama Yahudi’ler şuurlu bir şekilde mesai yapmazlar.

İlerleyen günlerde binada bulunan firmalar bilgisayarlarındaki portföylere, muhasebe kayıtlarına ulaşmak ister. Bir Alman firması (Convar) enkazdan çıkan sabit diskleri kurtarmaya başlar. Ve Eylül başında gerçekleştirilen anormal finans hareketleri, yasa dışı alım satımlar ortaya çıkar. Demek ki bazı beyler eylemi biliyor, bekliyordurlar. (Reuters)

Convar eline geçen bilgileri FBI ile paylaşır, ancak soruşturma açılmaz.

Yağmalanan altınlar
İkiz Kulelerin altı Dünyanın en büyük altın depolarından biridir. Arapların yanı sıra New York Metal Borsası, Nova Scotia Bank, Chase Manhattan Bank, New York Bank, Hong Kong &Shanghai Bank da ciddi miktarda “Külçe Altın” saklar. (TimesOnline) Söylenenler doğruysa yekunu 160 milyar doları aşar.
Altın altındır, toza bulanmakla değeri azalmaz. Ancak yıkıntıdan külçeler çıkmaz. Sadece tünelde 10 tekerli bir TIR’ın damperinde 238 milyon dolarlık altın bulunur. (Diğerleri yürümüş gitmiş, bu arıza yapmış anlaşılan)

Ve enteresan bir tespit daha.. Mıntıkada tek ceset yoktur. (Routers) Demek ki amcalar, profesyoneldir, temiz iş (!) çıkarırlar.

Enkaz kaldırılırken “Ground Zero”ya giriş yasaklanır, işçilere kırmızı çizgiler çizilir ve “tünele yaklaşanların vurulacakları” söylenir.

Eh pis kara petrol için bir milyon Iraklıyı öldüren tiranlar, bu dudak uçuklatıcı meblağ için iki kuleye ve iki bin insana acıyacak değildirler ya...

Alıntıdır

************************************************** ******

Başka bir siteden alınan bir kaç foto

Aşağıdaki foto da uçağın çarptığı kısımda canlı bir şekilde duran birinin olduğunu görebiliyoruz.
Oysa bir uçağın yakıtı yanma anında 1100 santigrat derece ısı çıkarır.Buda orada hiç bir canlının yaşayamayacağı bir sıcaklık demektir.
Peki bu kısma bir uçak çarpmış ise buradaki insan nasıl orada durabilir.


http://www.ressim.net/out.php/i439578_adsiz.bmp (http://www.ressim.net)

http://www.ressim.net/out.php/i439579_adsiz22.bmp (http://www.ressim.net)

http://www.ressim.net/out.php/i439580_adsiz2.bmp (http://www.ressim.net)

Birde aşğıdaki link te yazılanlara bir göz atarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız.

http://www.antisiyonizm.com/siyonizm.net/11_eylul_yalani.htm

Saygılar.

hutame
02-02-2010, 04:25 PM
bilgiler için sagol..saygılar

Mağaracı16
02-02-2010, 04:25 PM
Burada da amerika nın yaptığı planlar hakkında bir belgesel var.
1,30 saatlik bir videodur biraz uzun ama güzel bir video.İzlemenizi tavsiye ederim.
Birde türkçe alt yazılıdır.

1801080583461721459#

Saygılar.

Mağaracı16
02-02-2010, 04:27 PM
videoplay?docid=1801080583461721459#

Mağaracı16
02-02-2010, 04:29 PM
Rica ederim hutema usta.

Arkadaşlar video yu yüklerken video yu gösteriyor. Konu yu onaylayınca açmıyor.Bir problem mi var acaba?