PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : gelinen son nokta


arkeolog
01-07-2010, 02:11 PM
slm arkadaşlar tılsım diye adlandırmış olduğunz olaylar bir hurafeden olma hatta abartılı olaylardır nedense insanların çok merak konusu olmuş butür olayların kendine özgü hikaye hatta masal konusu olanlarıda var şimdi bu konuda konuşalacak bir çok konu var siz bu konuda merak ettiklerinizi bana yollayın bende sizleri mantığınıza yatacak bir şekilde anlatayım slmlar

DAYI
01-07-2010, 03:05 PM
SELAMÜNALEYKÜM ARKEOLOK KARDEŞ
bu olaya bz<im aramızdaki definecilerin bazılarıda inanmaz ki sizler gece iş yapmadığınız için karşiılaşmamanız doğaldır ve anlatmakta çok zor benim bu şekilde bir kaç yerim var isterseniz adamın başını nasıl döndürdüklerini gösterebilirim SAYGILAR dayı

afyonlu_usta
01-08-2010, 01:39 AM
bunlar derin mevzularrrrrrrr........

DAYI
01-08-2010, 03:40 AM
Selamünaleyküm afyonlu bu tür konuları ilim adamlarına anlatmakta gerçekten zorluk çekiyoruz ben bu konuyu çok din alimi kişilerle görüştüm hiç birisi yok manevi alemde böyle bir şey yoktur demiyorlar ama yapmanın doğru bir şey olmadığını ve bu işi yapanlarında üç harflilere hizmetçilik ettiğini söylüyorlar. Ve inanmıyacaksınız ama dün bir zatla görüştüm ve aklım durdu çok yakında cinler istihbarat biriminde kullanaılacak diyorlar israil ve rusların bu tür çalışmalarının olduğu söylenmekte.

KARANİ
01-08-2010, 10:48 AM
eger dayı senin dedğin gibi birsey olcak olursa işte ta ozaman bu bir felaket baslangıcı olur.3 harflilerin KGT olacagını düsünemyorm bile.kurtlar vadisi gider ... vadisi gelir.

YAVUZ SELİM
01-08-2010, 12:55 PM
yahudiler bu işi iyi yapar hahamlar büyü ile uğraşmaktan karınlarını doyuramazlar:)

arkeolog
01-08-2010, 02:28 PM
slm arkadaşlar sizlere anlatmak istediğim konu : definecilikte butür varlıkların bizlere karşı hiçbir zarar veremiyecekleridir eğer başınızdan kötü bir olay geçmiş ise bunu cin lerle yorumlamak yanlıştır aksi halde kendinizi kandırmış piskolojik olarak bunu beyninizde yer etmenizdir biz bunlara hurafe diyoruz gece veya gündüz hiç bir şekilde insanlara zarar verme yetki leri yoktur kuran da bunun açık ca ayetleri var tavsiyem bunları okumanızdır saygılarımla

GSLH
01-08-2010, 04:27 PM
Selamınaleyküm dayı ve arkadaşlar eyerki cinlerden birileri istifadede bulunsaydı bunlar hocalar olurlardı ben bugüne kadar hocaların dedikleri yerlerden bir şey bulanı ne duydum nede gördüm demekki doru konuşmuyorlar dolayısıyla bunu hak dini olan islamiyet mesuplu hocalar doru diyalok kuramamakta ki gayri müslüm hırıstiyan alimleri zor badaşır. dayı bence o konuştugun hocada atıyor biraz ben itibar etme derim yinede sen bilirsin saygılar.

bahadır4
01-08-2010, 05:04 PM
s a arkadaşlar kişinin başına gemediyse inanmıyacakları normal. dua edelimki gemesin. geldiği zaman yolda yürüyemezsiniz. sadece şunu derim gece uzak durun.inanıp inanmamak sizin bileceğiniz.selamlar saygılar.

DAYI
01-08-2010, 10:26 PM
SELAMÜNALEYKÜM DOSTLAR
evet bu konu çok derin bir mesele gslh kardeş ben bu konuştuğum hoca bu işi yapıyor demedim müsbet ilimlerde alim bir insan yani din hakkında her konuda güvenerek dinleyebileceğin ve bilşgisi olan bir insan bu tür ilimin var olduğunu ama yapmak için eğer süleyman aleyselamın ilmini bilmiyorsan onlara hizmetçilik yaparak tanışabilir ve birazda olsa dediklerini yaptırabilirsin diyor . ama .... benim demek istediğim şu anda bunu yapanlar bana güven vermiyor doğru konuşmuyorlar bende senin gibi aynı şeyleri söylüyorum ve sıkıntımızda bundan kaynaklanıyor. çünkü bu işşler bundan 500 veya 1000 hatta daha fazla zaman önce yapılmış ve o dönemlerde ilmide varmış . asıl tehlike burdan kaynaklanıyor çözecek adam yok bilen yok . biliyorum diyenlerde yalan konuşuyor dediğiniz gibi eğer doğru konuşsa zaten gider kendi alır...as lında hepimiz aynı şeyi söylüyoruzda dolaylı olduğu için kimse bir birini anlamıyor.
ben bir kaç kez değişik sitelerde anlattım ne yalan konuşurum nede yalana ihtiyacım var yaşın 58 bizzat yaşadım görünmeyen şeyler oluyor sesler geliyor ses görüntüye döndüğü zaman çok korkunç olaylar oluyor eğer onların istediği şekilde hareket etmezsen çok şey kaybediyorsun allah kimsenin başına vermesin ve kimseyi karşılaştırmasın ama dalga geçilecek ve inkar edilecek bir şey değiller . evet arkeolok kardeş bende beş vakit namazımı kılar ve dini bütün bir müslümanım cnler hakkında kuranda yazılanlarıda biliyorum . ve bu gün ayaktaysam o ayetlerin sayesinde dir.saygılar DAYI

GSLH
01-08-2010, 10:46 PM
as dayı hem fikiriz allah ibatlerimizi kabul eder inşallah okunan ayetler ve en önemli olanı ayetelkürsi duası okundukca çevrene 1 kat duvar örülürmüş ve bu böyle devam edermiş dışardan gelen kurşun gibi kötülükler duvara çarpar şahsa zarar veremez yada en hafif şekilde atlatılır inancındayım.

asliyilmaz
09-01-2010, 03:26 AM
Arkadaşlar bende bugün Tatankamon'un hazinesini okudum merak ediyorum böyle olayları yani bir girişimim yok. sizinle de paylaşayım olayın tılsımla ilgili olduğunu tahmin ediyorum doğrusunu Allah bilir.

the treasures tutankhamon, Firavun Tutankhamon, Hazinesi ve Laneti
Firavun Tutankhamon, Hazinesi ve Laneti

Hazinesi yağma edilmeden, tabut kaçırılmadan açılan tek piramit, Tutankhamon'un piramididir. Bu piramitte bulunan eserler, hem tarihî belge olarak hem de maddî değer olarak eşsizdir. Tutankhamon (Tut-Ank-Ammon), M.Ö. 14. yüzyılda, yani günümüzden 3350 yıl kadar önce ölmüştü. Bütün dünyaya tek tanrılı bir din yaymak istiyordu. Bu firavuna ait mezarın nasıl bulunduğundan bahsedelim;

Yıl 1923. İngiliz arkeolog Howard Carter, 6 yıldır süren araştırmalarına devam etmektedir ve artık sonuçtan ümit kesmek üzeredir. Nereyi kazsa, hangi kapıyı açsa heykel buluyor, resim buluyor, ama hazine odasını da bomboş buluyordu. Fakat Carter, son kazısında 6 yıllık değil; ömür boyu çalışmaya değer bir hazine buldu.

Arkeolog Carter, Tutankhamon'un mezarını bulmuştu. Açılmamış tabutu, dopdolu hazinesiyle. Mücevherler, altın tahtlar, taçlar, savaş arabaları ve daha nice değerli eşya ile. O kadar çoktu ki, taşınması haftalar sürecekti. Dev anıt, binlerce yıldan beri firavunun ebedî dinlenme odasını koruyabilmişti.

Carter ve yardımcıları, iğne ile kuyu kazar gibi bir yavaşlıkla kaza kaza yeraltı odasına kadar ilerlemişlerdi. Carter, bilim adamlarını ve arkadaşlarını da çağırmış, sonucu heyecanla bekliyordu. İşçiler, ölüm korkusuna kapılmış, titriyor ve konuşamıyorlardı. Çünkü onlar, mumyaları rahatsız edenlerin ölüme mahkum edildiklerini biliyor, buna içtenlikle inanıyorlardı.

Carter, öne geçti ve açılan geçitten ilerleyerek karanlık odaya vardı. Feneri kapıdan içeri tuttu. Az daha heyecandan düşüp bayılacaktı. Önünde altın bir duvar vardı ve yığın yığın mücevherler! Akla durgunluk verecek bir manzaraydı bu. 5 metre boy, 3 metre genişlik ve 2.25 metre yükseklikte olan bu odanın duvarları ve iç içe geçmiş 8 tabut, saf altındandı. İngiliz bilgin, bağırmaktan kendini alamadı:

«Hârikâ bir şey! Hazine!»
Bir Demet Çiçek

«Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara... » Sezai Karakoç

Bulunan her şey, 19 yaşında ölen firavun Tutankamon'a aitti. Kendisi de altın tabutunun içinde 3300 yıldan beri gülümseyip duruyordu. Genç, dinç, taze... Yaşıyor gibi! Beşinci tabutta Carter, bir şey daha gördü ve şaşakaldı. Bu, genç kralın dul karısı genç kraliçe tarafından bırakılmış bir demet çiçekti. Sapları hafif sararmış, ama binlerce yıldan beri renk canlılığını hiç kaybetmemiş bir demet peygamber çiçeği... Tutankhamon'un mumyası, orta tabuttaydı. Ondan bir önceki tabuta konan çiçek, sanki; «Ölümden korkmuyorsan, hiç olmazsa aşkımıza saygı göster ve genç bir dulun kocasını mezarında rahat bırak.» diyordu.

Carter, çiçekleri eline almak istedi. Fakat yapraklar, toz olup uçuşuverdiler. Böylece genç kraliçe Ankeson Amon'un aşkının tanıkları da uçup gitmiş, başka bir delil kalmamıştı.
Ölümün Kanatları

Carter ve arkadaşları, hayran hayran muhteşem manzarayı seyrederken, işçiler dövünüp bağırıyorlardı: «Uğursuzluk gelecek... Ölüm gelecek!»

Carter, son üç altın tabutu da açınca, altın ve diğer değerli taşlarla ve ince bir sanatla işlemiş kral alametlerini gördü. Tabutun kapağı, firavunun altın kabartma bir heykeliydi. Altın maske, incilerle, bilezik ve yüzüklerle süslüydü. Ayak parmaklarının her birine birer altın yüzük geçirilmişti. Firavunun tabutunda, belli ki rahipler tarafından yazılmış şu yazılar vardı:

«Firavunu rahatsız edene ölüm, kanadını dokunduracaktır.»

Başının altındaki destekte ise şunlar okunuyordu:

«Bu derin uykudan uyan. Sana kötülük edenlerden intikamını alacaksın. Tanrı Ptah, senin düşmanlarını yendi. Onlar, artık yok oldular.»

Carter ve Lord Carnavon, bu tehdide rağmen firavunun çıplak mumyasını meydana çıkarmak için maskesini kaldırmakta hiç tereddüt etmediler. Firavunun yüzü hafif kızarmıştı. Bir yara izi bulabileceklerini düşünerek ötesine-berisine iyice baktılar ve buldular da. Yanağında hafif bir leke vardı. Bu da ölüm sebebi olabilecek bir yara olarak görünmüyordu. «Basit bir sinek sokması olabilir.» deyip geçtiler.
Mumya, İntikam Alıyor

Tutankhamon'un mezarının açılmasından 2-3 hafta sonra Lord Carnavon'un yüzünü bir sinek soktu. Tıpkı firavunun yanağındaki gibi aynı noktada, aynı yara, aynı iz. Lord, yatağa düştü. Doktorlar, hastalığı teşhis bile edemediler. «Sıtma olabilir.» dediler; ama değildi. Zaten Mısır gibi sıcak ülkelerde sıtma aşılayan sivrisinekler yoktu. Lord Carnavon, kıvranıyordu. Birgün yatağında doğrulup «Tamam!» dedi. «Tutankhamon'un sesini duyuyorum. Beni çağırıyor, beni bekliyor...» O, böyle deyince hastabakıcı, korkup odadan çıktı. Aynı anda doktorları ve odada bulunanları şaşırtan bir olay oldu. Bir anda evin bütün elektrikleri söndü. Elektrikler, tekrar geldiği ve hastabakıcı döndüğü zaman; lord, ölmüştü. Sonradan anlaşıldı ki elektrik akımı, merkezden kesilmemiş. Sigortalarda kontak veya tek kopması gibi bir arıza olmamıştı.

Lordun bu şekilde ölümü, bir anda dünyaya yayıldı. Firavunun intikam peşinde olduğu söyleniyor; haber, bütün dünya basınında büyük başlıklarla yer alıyordu. Tabii buna tesadüf diyenler de çoktu.

Lordun ölümünden kısa bir süre sonra hasta bakıcısı da öldü. Buna da tesadüf denilebilirdi; ama bunu takip eden ölüm olayları, büyük heyecan uyandırmıştı. Tutankhamon'un piramidinde çalışan işçiler, tarihçiler ve kazının yapılmasına yardım edenler, peş peşe ölmeye başladı. Carter'i kazıya teşvike den bir profesör, aniden hastalandı ve öldü. Doktorlar, ölüm sebebini açıklayamadılar. Hemen ardından mezar duvarının delinmesine yardımcı olan Arthur Menace, hastalanarak; arkeolog Evelyne White de sinir buhranı geçirerek öldüler. Evelyne White'nin ölümünden kısa süre önce yazdığı veda mektubunda şöyle diyordu:

«Beni ölüme çağıran ve zorlayan bir kuvvet var.»

White'den 2 gün sonra Tutankhamon'un radyografisini alan Dr. Archibald Douglas'ın da ölmesi, heyecanı artırdı. Çünkü Dr. Archibald, gençti. Hiçbir hastalığı olmadığı gibi güçlü kuvvetli ve cesurdu. Londra, Paris ve New York'ta gazeteler, firavunun intikamlarını baş sayfalarında yazmaya başladılar.

Ölenler, bu kadar da değildi. Carter'in sekreteri, bir sabah yatağında ölü bulundu. 2 gün sonra da sekreterin babası öldü. Carter, kendisiyle çalışanların birer birer ve ard arda öldüklerini gördükçe vicdan azabı ile kıvranmaya başladı. Öyle bir azap duyuyordu ki, ölümden beter! Firavun, onu öldürmeyi sanki işkence etmek için geciktiriyordu. Derken Lord Carnavon'un karısı ve kardeşi de esrarlı bir şekilde öldüler. Sonra sıra Mısırlı arkeologlara ve kazıda çalışan işçilere geldi. İşçilerin dördü-beşi birden ölüyordu. Kısa süre sonra kazıda çalışan hiç bir işçi, sağ kalmadı. Yalnız Carter, birkaç yıl daha yaşadı; ama ölümü aratan işkenceler içinde bir yaşama oldu bu. Sonunda o da öldü ve hastalığı anlaşılamadı.
Bilimadamları, Sır Peşinde

Firavun, gerçekten intikam alıyor muydu? Tabutunda yazılı tehdit dolu tılsımlı sözlere inanmak istemiyorsak, onun mezarına dokunan herkesin kısa bir sürede ölmelerini nasıl açıklayacağız? Doktorlar, ölüm sebebini söylemediklerine, anlayamadıkalrına göre bu konuya bilim yoluyla nasıl açıklık getirilecekti.

1959'da Rodezyalı bilgin M. Wiles'in ileri sürdüğü sebep, biraz akla yatkın görünmüştü. Wiles, piramitlere girenlerin mumyalara dokunanların ölmelerine sebep olarak yarasaları gösteriyordu. M. Wiles, Afrika'da pek çok bulunan yarasalardan gübre olarak bir fayda sağlanıp sağlanamayacağını araştırıyordu. Bu amaçla, yarasalarla dolu derin kuyulara, mağaralara giriyor, uzun süre oralarda kalıyordu. Araştırmalarını bitirip döneceği zaman, müthiş bir karın ağrısı ile kıvranmaya başladı. Kanını incelediler. Zehirlenme yoktu. Sıtma, dizanteri gibi başka bir hastalık da bulamadılar.Fakat Doktor Dean, Wiles'in yarasa kuyularında çalıştığını öğrenince derhal aydınlandı: «Bu, bir histoplasmosist'tir.» dedi. «Buna mağara hastalığı da diyebiliriz. Çok az rastlanan ve yarasa dışkılarından bulaşan bir hastalıktır.»

Böyle bir hastalık, vardı. Kazı yaparken, bu hastalığa yakalanıp ölen arkeologlar da vardı. Fakat bu, firavunu mezarında rahatsız edenlerin ölüm sebebini asla izah edemezdi. Çünkü firavunu rahatsız edenlerden sadece ikisi, karın ağrısı ile kıvranarak ölmüşlerdi. Diğerleri, çıldırarak, katledilerek, sinek ısırması, intihar ve anlaşılmaz hastalıklar gibi çeşitli sebeplerle öldüler. Mağara hastalığının belirtileri, onlarda hiç görülmedi. Üstelik, Tutankhamon'un mezarında tek bir yarasa bile yoktu ve orada çalışanlar, başka yerlerde de yarasalar arasına girmemişlerdi.[1]
Kaynaklar

[1] Refik Özdek, Harikalar Ansiklopedisi, "Firavun Tutankamon ve Hazinesi", Tercüman Gazetesi, Gençlik Yayınları, İst. s. 10-20.