Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-29-2009, 10:59 PM   #2
RaNDoM21
Tecrübeli Üye
 
RaNDoM21 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2009
Mesajlar: 137
Tecrübe Puanı: 168015
RaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond reputeRaNDoM21 has a reputation beyond repute
Standart

BELGELERDE İSMİ GECEN YERLESİM YERLERi VE MEVKİLER

Anda dağı Salanya Yeşildağ Bacalı Mağara Efem Avam Köprüsü Göksu Vezir köprüsü

Karatepe Kurt Tepe Vezir tepe Sazlı Göl Sarı Göl Emin Ağa Değirmeni Haramidere Erikli yayla

Kirazlı yayla Şeytan dere Ali Bey Değirmeni Dağarcıklı değirmen Halkalı Kaya Sinekli Mağara

Bacalı mağara İsli mağara Ceneviz Kalesi Kudret Kalesi Kudret hamamları Aksu Akçay Boğazı

Dikenli Boğazı Karahasan Köyü Tahtalı Seyran Köyü Çukurcambaz köyü Kayacık Köyü boğazı

Kayacık Köyü Sarı kaya pamukçu yokuşu Kirazlı Yayla Kel Tepe Karatepe Vezir Tepe Kuru dere

Tarihi bent Kuru duvar Top Koru Büyük yığma Zehirli kuyu Sulu dere Ayran pınarı Hora tepe

Baskılı kaya Kapı kaya Sarı göl İki öküzler Sarı meşelik Harami dere Şeytan dere Büyük şarlak
MERKEZ KARA DAĞ,MADRAN DAĞI,DUMANLI DAĞI

Merkez Altın şehir, kayabaşı kubaş köyünden güneye kostantinpolis Dersadetten yedi saatte Mihaliç Aksu boğazına oradan kürek çekerek üç buçuk saatte Karadavut İskele kasabasına geldiler. Buradan otuz bir saat güney batıya giderek Marda Dağına, son üstleri olan Kumpanya Birlik Değirmenine geldiler. Bu değirmene, Martin Voyvoda Mihaliç Kumpanya Değirmeni dediler.

Kumpanya değirmeninden üç tarafını ana kayaya oydular. Üç basamakla değirmene girilir. Altı metre boyundadır. Değirmenin sağ duvarında bir güneş var. Her güneş resminin ortasında birer çatal put, güneşlerin altında birer kız başı yaptılar. Değirmenin sol arka duvarına bir oynar ayıyı yaptılar. Def ayının elinde ayıcıyı da sırt üstü yıkılmış vaziyette yaptılar. Ayı da ayıcıda topaldır. Değirmenin sol duvarında bir kol resmi yaptılar. Parmağının gösterdiği kırk adım uzaklık da kolonlu kayada zincir işareti yaptılar. Burada otuz sekiz adet yatak odası mevcuttur. Horasanla kapılıdır. Yedinci zengin sofra buradadır. Bu değirmen üç ada gibi tepenin ortasında, karatepenin eteğimdedir. Karahasan köprüsünden bir buçuk saat çeker. Yedi at bağlanan mağara kuzey batıda, kırk beş dakika sürer. Kapıkaya değirmeni on dakikadır. Sarıgöl kırk beş dakika iki öküzler kırk beş dakikadır çatala kaya bir buçuk saat Ceneviz kalesi bir buçuk dakika çeker kuzeyindedir.Kudret kaya iki saat çeker ve kuzeyindedir. Kumpanya değirmenin bulunduğu dere, Harami deresidir. Günde bir , bir buçuk saat güneş görür En yakın köyleri : Çukur cambaz , Ayazma , Tahtalı , Karahasan , Yaşlılar , Araplar , Dikmen Tepe köyleridir , diğer köyler yandı kül oldu… Bu değirmenin yedi ana nişanı hiçbir değirmene ve bölgeye yapılmamıştır. 1- Yedi basamaklı kaya , 2-Çiçekli İstavroz , 3-Köpek butlu taş. Bu taş değirmeni yok edebilir… 4- Değirmenin ters sekiz rakamları 5- bir buçuk balıklı sofra, başka hiçbir değirmende yoktur. 6- Otuz altı kapılı kayadan bu kapı tekdir 7- Taş bağlanan mağara. Otuz altı mağarada bu tekdir. Gerçek ve son bölgedir. Burası bulunmadığı müdettce burası yoktur.

Tahtalı Köyü , Monika Çiftliği , Hersek Köyü , karşısından Danagöz Köyü , onların karşısında Alagöz Köyü , Köprüye on iki saat mesafeli Bağevleri Köyü , ormanın dibinde Ali bey köyü vardır.Burada Şahin kaya ile Şama giden Hora tepesi vardır. Orada bir çalgılı mağara olup , on sekiz taş sıra ile dikilir. Tam ortadaki taş siyahdır. O taşın altın bir kazan altın ile bin ikiyüz altın mahmudiye. On iki taş karşısında türbe dedenin derinliği beş metredir.
Bir kazansa horansa içine oturtulmuştur. Buraya yakın üç basamak merdivenle çıkılana bir mağara vardır. Yol boyunca on iki tane dikili taş vardır. Bu taşların birinde istavroz resmi altında bakraç altın. Sol taraftan dar , Kaldırım köşeli patika tepeye doğru çıkar bu patikanın bittiği yer kazılınca bir kemer çıkacak , içi doludur. Önündeki dere içinde bir sofra taşı vardır .yuvarlaktır. yanında dört dikili taş vardır sofra taşının yanın da yedi yemek kaşığı, yedi ekmek, yedi yemek çatalı , bir buçuk balık vardır. Bir adat zincirli fincan ve birde çakı olacak.Derenin karşı tarafında bir mağara olacak. Mağaradan mağaraya giderken kapı üstünde sandık biçiminde bir taş vardır.buna sofra taşı işaretlidir. Para bu taşın içinde. Sağ ayak geri , sol ayak ileri resmi yapılmıştır. Sofrayı burada buluruz. Çakının zinciri yirmi bir bakladır Mağarada yirmi bir adım mesafededir.
ANADOLU EŞKİYALARI
ANADOLU'DA CELALİ REİSLERİ VE EŞKİYA LİDERLERİ:

BİRİNCİ BÖLÜM (1555-1599 YILLARI):

Biz burada, 1555 yılından 1599 yılına kadar, Osmanlı Padişahları Kanuni Sultan Süleyman, Sultan İkinci Selim, Sultan Üçüncü Murat ve Sultan Üçüncü Mehmet’in imparatorlukları devrindeki, celali ayaklanmaları dediğimiz, Avusturya ve İran ile yapılan savaşlardan kaçanlar ile Anadolu’daki Altı-Bölük mensubu (Sancak-ı şerif ve padişaha mahsus süvari muhafızları) sipahi ve levent askerleri ile devletin memurlarının, nasıl devletlerine başkaldırarak, masum Anadolu halkını ve sancaklarını kent, kasaba, nahiye ve köyleri acımadan, gözlerini kırpmadan katledip, yakıp yıkanlardan bahsedeceğiz. Bu yazdıklarımız sadece gerçeğin yüzde yirmisini kapsamaktadır, Bu reis ve liderlerin önemlilerini, yani; Şahkulu, Baba Zünnun, Canberdi Gazali, Kalenderoğlu, Veli Halife, Karayazıcı Abdülhalim, Karakaş Ahmet, Tavil Ahmet, Canpolatoğlu Ali Paşa, Abaza Mehmet Paşa, Cennetoğlu, Karahaydar, Kozanoğlu, Dadaloğlu, Tahmisçi Mustafa, Vardar Ali Paşa, Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve ya Kabakçı Mustafa v.b. gibilerine dokunmadan ufak çaptakilerini yazmaya çalıştık.
1555 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında Biga ve civar kasabalarında eşkıya Yanık Hasan etrafına topladığı leventleriyle (çiftbozan, köyden türeme) etrafa korku salmış ve sonunda birer birer yakalanarak idam edilmişlerdir.

Külek boğazından geçen tüccarlara saldıran Arap, Kızıl Mustafa, Kara Musa, Emrullah ve arkadaşlarını basarak yakalayan Tarsus Alaybeyi İsa Bey, Tarsus Bey’i Yusuf Bey tarafından mükafatlandırıldı.

Aynı yıllarda Adana, Sis, Dulkadir, Karsı, Azir ve Bakras taraflarındaki güçlü eşkıya çetelerinden birisi de Bende isimli eşkıya başınınki idi. Dulkadir beylerbeyi harekete geçince Bende Niğde Kalesi’nde tutuklandı. Kaleden kaçtıysa da 1556 yılında tekrar yakalanarak idam edildi.

1556 yılında Adana ve Tarsus yöresindeki ünlü eşkıya Arap Hacısı Adana Beylerbeyi Piri Paşa tarafından yakalanarak idam edildi. Arap Hacısı’nın adamlarından Mustafa, kaçmayı başararak yeni bir çete kurdu; halktan Sinan isimli birisi kendi akrabalarıyla harekete geçerek Mustafa’yı ortadan kaldırdı.
1560 yılında Haki ve Suhrap isimli eşkıya lidrleri Budaközü kazasında 20-30 atlı ile gezmekte olup, yakalanmaları için Kırşehir Valisi Memiş Bey’e emir gönderildi.

Amasya kadısına ve beyine 1 Mart 1560 günü padişah emrinde bildirildiğine göre Çungar’da Feridun isimli bir iş’eri (resmi görevli kişi) “Bir nice yoldaşları” ile dolaşıp halkı soymakta idi.

1564 yılında Mamuriye Kalesi yeniçerilerine aylıklarını götürmekte olan kendi arkadaşları birkaç yeniçeri, Afyonkarahisar ile Akviran köyü arasında öldürülerek ulufe paraları kaybolduğundan uzun araştırmalardan, birçok kişilerin sanık olarak zindanlarda tutuklu olarak bulundurulmasından sonra, nihayet Diyarbakır’danYelkenci Kasım, Köpekkıranoğlu Kasap, Öküz Murat isimli Ermeni ve arkadaşlarından oluşan 12 kişilik bir eşkıya grubunun bu iş yaptıkları anlaşıldı.

1565 yılında İçel sancağında Siyak Mehmet, Karakasımoğulları ve Kızılalioğulları diye adlandırılan hırsızların her biri 5-10 kişilik gruplarla, bellerde soygunlar yapıp adam öldürmekte idiler.

Yine aynı yıllarda, Denizli (Lazkiye) ile Hamit arasında, başına bir sürü eşkıya toplayan Hüseyin Kali isimli bir levent, 7-8 kişi öldürmüş ve bezirgânlara (esnaf ve tüccar) günlerini kara etmiş bulunuyordu. Teke’de (Antalya) Kulaksızoğlu Mehmet büyük fesatlar çıkartmakta idi.
1570 yılına Sultan İkinci Selim saltanatına gelindiğinde; Hamit (Isparta) sancağı Yalvaç kasabasında Çingenoğlu İsa, Hasan, Hüseyin, Afacanoğlu Mustafa, Kasapoğlu Hüseyin, Kara Davut ve Dursunoğlu Mustafa isimli şahıslar 20’şer, 30’ar kişilik grupların başında Yalvaç kasabasını harabeye çeviriyorlardı.

1571 yılında İçel’de Kara Sevindik isimli eşkıya, başına 22 atlı, 18 yaya olmak üzere 40 kişilik bir bölük ile Kıbrıs Savaşı’ndaki sipahilere götürülmek üzere olan harçlıkları zorla gasp ettikleri gibi bir çokta yağmalar yaptılar ve hayli insan öldürdüler. 1571 yılının yazında yakalandığında tımarlı sipahilerden kimisi ile ortak olduğu meydana çıktı.

Kanuni’nin son yıllarından beri ele geçmeyen Adala’da Sinaoğlu Ali’de 1571 yılında 20 kadar levendiyle Alaşehir ve Kula çevrelerinde halkı dehşet içinde bırakmıştı.

Afyonkarahisar taraflarında Musa ve İsa isimli iki kardeş başlarına topladıkları levent bölüğü ile o çevreye kan kusturmakta idiler.

Kastamonu’nun Uğurlu köyünden 30 kişiye yiğitbaşı seçilmişken isyan eden Abdurrazzak, Çorum’da Uzunoğlu, Bayındırlı Dedebalioğlu Ali ve 8-10 ünlü arkadaşları, yanlarında kuvvetli sekban bölükleri olduğu halde, bulundukları sancaklardaki tımar ve zeametlerin öşürlerini zapt edip, kadılara aman vermeden hareket ile sık sık mahkemeleri basıyorlardı.
1574 yılının Eylül ayında Külek Kalesi Dizdarı olan Kansu’nun eşkıyadan olup bazı adamlarıyla Ekrâd-ı İzzeddinlü Kadısı Nurullah’ın yolunu kestikleri ve adamlarını dövüp, hapsettikleri haberinin Adana Sancakbeyi İbrahim Bey tarafından merkeze bildirilmesi üzerine Dizdar Kansu’nun yakalanarak Kıbrıs’a gönderilmesi emredildi.

1578 yılının Haziranında Adana Sancakbeyi İbrahim Bey’e gönderilen bir başka emirde ise Külek Kalesi Muhafızlarından Hacı İskender’in kötülük ve haydutluk üzere olduğundan durumunun tetkik edilip, doğru ise Kıbrıs’a sürgün edilmesi emredildi.

Sultan Üçüncü Murat zamanında, 1584 yılından 1588 yılına kadar celali şefliği yapan Karaman bölgesinde asıl adı Kırıkoğlu olan Cabbarkulu umumiyetle tımarlı sipahilerden ve alaybeylerinden yardım görmekte idi. Cabbarkulu’nun bölükbaşılarından birçoğu çavuştu. Cabbarkulu yakalanıp ta, mahkemeye götürülürken Konya’da Sakin Çavuş tarafından kurtarılmıştı.

1586 yılında İçel taraflarında Aksak Mustafa ve arkadaşları Tarsus’u basmak isterken sancak beyinin kaymakamına yenildiler ve Aksak Mustafa öldürüldü. Asi başının mirasçıları olduklarını ileri süren birkaç kişi, başlarına yeniden 1.000 kişi toplayarak gelip Tarsus’u işgal ettiler. Kaymakam Hayrettin Bey, korkusundan İstanbul’a kaçtı.

Bozok’da Haydar Çavuş, Kırşehir’de Hasan Çavuş ve Batı Anadolu’da isimleri belli olmayan dirlik sahipleri tam birer celali idi. Haklarında şikayetler geliyordu. Bilhassa Konya’da Mültezim başı (kesenekçi) iken başına bir sürü adam toplayarak eşkıyalığa başladığı bildirilen Haydar Çavuş’un, Kiziroğlu Mustafa’dan daha fazla nam kazandığı ve üzerinde pek çok mal-i miri kaldığı gelen haberlerden anlaşılıyordu.

1587 yılında Adalet Fermanı’nın yayınlanmasından sonra Kırşehir sancağında Çorumlu Deli Nasuh isimli eşkıya, adamlarıyla yeniçerileri basmış açıktan açığa isyan etmişti.

Yine aynı yıl, dirlikleri ellerinden alınan beylerden ilk ciddi isyan Rakka ve Urfa çevrelerinde 1587 yılında Abdurrahman isimli Sancakbeyi tarafından çıktı. Bütün Dulkadir, Rakka ve Diyarbakır yörelerindeki ahali üzerinde büyük bir etki yaptığı anlaşılan asi Abdurrahman’ın dayandığı esas kuvvet aşiretlerdi, eski Urfa Bey’i Suhrap da isyana katıldığından olay tehlikeli bir renk almaya başlamıştı.

1594 yılında Ayıntap’da, Dürzi Cafer isimli eşkıya, başına 200 kişilik bir sekban bölüğü toplayarak, güpe gündüz çarşıyı basmış, beylerbeyinin adamlarına saldırarak, birçoklarını yaralamıştı; o tarafın âyan ve tüccarlarının büyük bir telaş içinde bulundukları şikayetlerden anlaşılıyordu.
Hamit sancağında Deli Pir Ali’nin sipahi bayrağı açarak, kapıkulu süvariliğini iddia ettiği haber veriliyordu. Gene o yörede, çingeneler de onlara karışarak, güzel kadın ve cariyeleri eliyle sekbanları elde ettikten sonra, Deli Pir Ali ile Sadrazam Siyavuş Paşa’nın oğullarına ait Servihan subaşılığını basmışlardı. Ankara sancağında Haydaroğlu Kalender adında birisi de sekbanları ile harekete başladı; sayılı eşkiyalar arasına karıştı.

1595 yılında Sultan Üçüncü Mehmet’in zamanında; Kırşehir sancağından Kör Bahattin ve Hüseyin isimli Celaliler Altı-Bölük halkından Çalık Mehmet, Tokat’tan Kurt ve Kulakkesen Mehmet isimli şahıslar, yanlarında tüfekli kalabalık sekbanlar olduğu halde kuvvetli bir bölük halinde dolaşırlarken Ulaklı köyünü bastılar. Tımarlı sipahilerden Memi Çeribaşı ve üç arkadaşını, halktan üç erkek, iki kadın olmak üzere 9 kişiyi katlederek cesetlerini yaktılar. Bu olayın müthiş manzarası, halktan pek çoklarının kaçmalarına neden oldu. Asiler ve sekbanlar, kaçan halkın mallarını zapt ile karıları ve kızlarını da yanlarına aldılar. Nihayet Kırşehir Bey’i geldiğinde Kör Bedrettin yakalanarak hapsedildi.

1596 yılında evvelce Malatya beyini öldürenler arasında adı geçen Ali, şimdi de Türkmen Halep sancağına baskınlar yaparak, sancak beyinin evini yağmalamıştı. Kahta’da bir Abdal’da Kürtleri başına toplayarak, havass-ı hümayun (hazine köyleri) köylerine girmiş bulunuyordu. Kasaba halkı kaleye sığınmışlardı; köyler ahalisinin göç etmeye hazırlandıkları ve adı geçenin celali olmak üzere bulunduğu bildirilmişti.

1596 yılında Konya havalisinde, Hızır ve Mehmet isimli iki sefer kaçkını (Eğri Savaşı’na gitmeyip kaçan), yanlarında bulunan eşkıya leventlerle dolaşıyorlardı. Varsak aşiretini basan asiler, şuraya buraya musallat olarak, soygunlara başlamışlardı.

Yine 1596 yılında Maraş sancağında 300 atlısı ile Maymun Davutoğulları, 400 atlı ve sekbanla Köse Sefer ve 200 atlısıyla Osman Paşa’nın Mütesellimi Ömer, adı geçen sancağı yakıp yıkmakta idiler.

Aynı yıl Halep’te, vergi tahsiline yardıma gelen yeniçerilerle halk arasında bazı çarpışmalar oldu. Şam Beylerbeyi Hacı İbrahim Paşa 17 yeniçeriyi astırmak suretiyle olayı halletti.

İKİNCİ BÖLÜM (1600-1699 YILLARI):

Anadolu’da Celali İsyanları ve Eşkıya Liderleri başlıklı bölümümüzün ikinci bölümü olan bu bölümde Sultan Üçüncü Mehmet’ten geriye kalan zaman içerisi ile Sultan Birinci Ahmet, Sultan Birinci Mustafa, Sultan İkinci Osman, Sultan Dördüncü Murat, Sultan İbrahim, Sultan Dördüncü Mehmet, Sultan İkinci Süleyman, Sultan İkinci Ahmet ile Sultan İkinci Mustafa’nın 1699 yılına kadar olan saltanatı esnasındaki asayişsizlik olaylarından bahsedeceğiz.

1600 yılında Sultan Üçüncü Mehmet zamanında, Ankara sancakbeyinin kethüdası olan Ahmet, sancağın bütün kadılıklarında büyük bir soygun harekatına başladı. Külabi Alaybeyi ve Gazi Bey gibi ünlü eşkiyaları da emrine alan Kethüda Ahmet, zenginlere; “Sen benim hakkımda emr-i şerif yollamışsın” diye, suçlar isnat edip evlerini basıp, öldürmekte, kaçanların mallarına el koymakta iken zulmünü arttırdı ve mahkemeye davet olunduğunda, itaat etmediği şikayet ediliyordu. Bey’in subaşıları da 20’şer atlı ile dolaşmaktaydılar. Bunlardan Burhan isimli meşhur bir eşkıya da kalabalık leventleriyle faaliyetteydi. Ankara’nın içinden ve köylerden birçok kimseler kendilerine yardım ediyorlardı. Burhan 1601 yılında öldürüldüğü zaman bölüğü dağılmadı ve yerine Ebu Talip geçti.
Ankara’da Hüsam Şeyhoğulları, Çankırı’da Kara Veli birer celali reisi idiler. Maraş’ta Emrullah gibi asiler, kendilerinden önce misalleri yok denecek derecede kuvvetli, her biri birkaç bölüğe sahip ve geniş sahalara kadar isimleri ve bölükleri yayılmış birer celali lideri olup, Karayazıcı ile başlayan celali ayaklanmalarının ünlü şeflerinden hiçte geri değillerdi. Emrullah, Ilgın ve Turgut taraflarını 1601 yılının yazında basmış, çıkan bu olayda bir çok köylüler korkudan Ilgın kasabasına sığınmışlar, fakat, Emrullah burayı basıp yağma etmiş, şehrin yağmasına, korkudan buraya sığınan köylüler de iştirak etmişlerdi.

Anadolu vilayetlerinin diğer bir sancağı olan Hamit’de, buranın eski Bey’i Ömer ve kethüdası Hızır 600 atlı ile, kadılıklara salma (bir çeşit vergi) toplamaya çıkmışlardı. Her kasaba ve köyden, kudretlerine göre 50 ilâ 300 kuruş (3.600-6.000 akçe) salma istiyorlardı. Zenginlerden de ayrıca para alınmakta idi. Ömer Bey ve Kethüda Hızır hakkındaki şikayetler için Hamit kazasından İstanbul’a hususi adamlar yollanmaktaydı. Halkın sızlanmalarına cevap olarak, sancak beyine ve kadılara yollanan hükümlerde, beylerin devriye çıkmaları yasak olduğu hatırlatıldı ve Ömer Bey ile Kethüda Hızır’ın dolaşmaktan men edilmeleri emredildi.

Aynı sırada Beyşehri ile Alaiye arasında Hüsam isimli eşkıyanın idaresinde kuvvetli bir levent grubu vardı. Hüsam, Celalileriyle Alaiye nahiyesine gelerek, bir nahiye kadısı ile birçok insanı öldürmüş, ölülerini de yakmıştı. Levent şeflerinin tanınmışımdan olan Başıbüyükoğlu gibi Celaliler de Hüsam ile beraber dolaşıyorlar, resmi kimliği belli olmayan Şükrullah isimli bir celali de bunları idare etmekte idi.
1601 yılında Aksaray ve Koçhisar taraflarında celali Divane Mehmet Bey isimli eşkıya türemişti. 100 atlısıyla kadı’nın evini basmış, civar köyleri yağmalamıştı.

Sultan Üçüncü Murat devrinden beri Celalilere ve suhtelere karşı mücadelede büyük bir şöhret kazanan ve bu hizmetlerinden dolayı kendisine tımar tevcih edilen yiğitbaşı Hüseyin Kulu adındaki şahsın tımarı tecdid (yenileme) için yollanan fermanda anlatıldığına göre, 1600 yılında, Süleyman, Kara Ahmet ve Musa isimli üç celali şefinin idaresinde toplanan suhteler ve leventler, Merzifon, Osmancık, Gümüş ve İskilip sancaklarında tahribat yapmakta idiler. Bunlarla mücadele için Hüseyin Kulu’nun yiğitbaşı olması ve emrine il erleri verilmesi bildiriliyordu. Bu eski emektar yiğitbaşının, 1603 yılında Celalilerle girdiği bir çarpışma sırasında öldürüldüğü, Zeytun Kadısı tarafından İstanbul’a arz edilmiştir.

Hıssın, Mansur sancağı beyinin eski mütesellimi Ahmet 500 atlısı ile bölgedeki aşiretleri basmakta olduğu gelen haberler arasındaydı.

Salmanlı kadısı ile Kırşehir beyinin kaymakamı İstanbul’a yazdıkları bir mektupta; Salmanlı’da kuvvetli bir grup, bayrak kaldırmış ve sipahi bölüğü tarzında gezmeye başlamışlardı. Şefleri Budak’ın mahkemenin kararı ile idam edilmesi üzerine, arkadaşları yeniden kalabalık bir cemiyet halinde, asılan şeflerinin kanını dava etme bahanesiyle, harekete geçtiler. Yazılan arzda, eşkıyanın dağılmadığı takdirde, halkın göç edeceği bildiriliyordu.
1603 yılında celali sipahilerinden Müezzinoğlu Mustafa, 400-500 atlısıyla Saruhan ve köylerini kan içinde bıraktığı sırada, aynı anlarda, İnegöllü Hüseyin, Telli İbrahim, Çalık Mustafa, Arnavut Ali isimli celali şefleri de 2.000 kişiyle yine Saruhan, Kırkağaç, Kula, Akhisar ve Tırhala gibi birçok kasabaları basmakta, hükümet kuvvetleri ile çatışmaya girmekte idiler.

Yine aynı sıralarda, Ankara sancağı Karakaş Ahmet tarafından istilayla darmadağın olmuş, Ahmet’ten sonra Çörekoğlu isimli zorba ile isimleri bilinmeyen sipahiler tarafından 1603 yılında tam dört defa istilaya uğramıştı.

Yine 1603 yılında Saruhan taraflarında Kız Mustafa, Köse Kaplan kuvvetli bir grubun başında bulunuyorlardı. Karayazıcı Abdülhalim zamanından beri adı geçen İnegöllü Hüseyin ve Telli İbrahim isimli yine 500-600 kişilik grup halinde bölgeyi yakmakta idiler.

Yine aynı zamanlarda Develi kazasında Han Mehmet isimli bir eşkıya 200 atlı ile salgunlar saldığı, yolları keserek birçok adam öldürdüğü görülmekte idi. Niğde beyi bu şahsa ait olayları arz ederken, çabuk tedbir alınmazsa “sonra külli kayıda tasaddi olunur” diyerek, ele geçirilmesi için ferman talep ediyordu.
Yine 1603 yılında Arapkir sancağı Yeniçeri Bodur Yakup, Zeynel Bey,Bali Ağa ve Başıbüyükoğlu Hamza Bey tarafından basılıp yağma edildi. Korkudan dağlara kaçan halktan 300 kadarı oralarda açlıktan öldüler.

Yine aynı yıl Canik sancağına tayin edilen Rizeli Ömer isimli Sancak Bey’i kalabalık bir eşkıya grubu ile gelerek burasını yağma etti. sonra Of sancağına geçerek orasını da yağma ettikten sonra 30 kadar yeniçeri ve sipahi karısını kaçırarak kendi adamlarına verdi.

Yine aynı yolda Ferruh isimli bir kethüda, Trabzon’da korku salmakta, kendi adamlarından olan Pazarbaşıoğlu Ali, Demircioğlu Ahmet, Nalbantoğlu Ali Bey gibi sipahi zorbaları Trabzon sancağını askerleri ile harap etmekte idiler.

Bu sırada Erzurum vilayeti de, önce Alacaatlı Hasan Paşa’nın Mütesellimi Mustafa Çavuş’un daha sonrada Köse Sefer Paşa’nın adamları tarafından talan edildi.

1603 yılının Mayıs ayında da Kurguroğlu isimli celali reisi, emrindeki eşkıyayla Ladik kasabasını basarak halktan 30 bin kuruş (3.600.000 akçe) aldığı gibi sözünde durmayarak Ladik’in yarısını yakarak ne varsa yağma etmiştir.
1604 yılında devletin Macaristan seferinden cesaret alan sipahiler de bu sıralarda şımarıklıklarını daha fazla arttırmışlardı. Hükümet, siyasi gaileler yüzünden kaçak sipahileri temizleyememiş, bilakis bunlardan; Gedizli Ali, Deli Derviş, Köse Hamza, Kızılbaş Mehmet, Arnavut Hüseyin, Küçük Halil, Tepesi Tüylü ve Kumkapılı gibiler de sivrilerek, diğerlerini de peşlerine takıp vergiler toplamaya, yolları ve köyleri haraca kesmeye başlamışlardı. Sultan Birinci Ahmet, eşkıya takibi ile İstanbul’dan kalkarak Bursa’ya gelince bunların birçoğu affedilmek üzere müracaat ettiler. Hükümet bunlardan 4-5 bin kadarına dirliklerini geri verdiği gibi, azılı olanlarını da terfi ettirdi. Bunlar, Anadolu’da eşkıya takibine memur edilen Nasuh Paşa ile Anadolu Beylerbeyi Davut Paşa’nın emrine verildiler.

Bu sıralarda, yani 1605 ve 1605 yıllarında, Niğde ve Kırşehir sancaklarında 500-600 kişilik bir kuvvetle Hazır isimli bir eşkıyanın dolaştığı ve kendisi öldürülünce, yerine geçen kethüdası Bıyık Ali’nin de aynı celali grubunu Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın Anadolu’da celali üzerine açtığı sefer yılına kadar idare ettiği ve bu sırada onunda öldürüldüğü anlaşılıyor.

1605 de, Ankara yöresi eşkıyalarından Sarı Handan, Şah Bey, Hersekoğlu Ahmet, Mehmet, Budak, Yardım, Sarı Memi, Hasan Kethüda ve Cıldanoğlu soygun ve adam öldürmelerine bütün hızları ile devam etmekteydiler.
__________________
..TERCRÜBE YENİLEN KAZIKLARIN BİRLEŞKESİDİR..http://img361.yukle.tc/images/6297app_full_proxy.png http://img362.yukle.tc/thumbs/7985gold_genie.gif
RaNDoM21 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla