05-28-2008, 09:15 AM | #1 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
İzmit
Kocaeli ilinin M.Ö. XII. yy’a kadar olan dönemi karanlıklar içindedir. Tarihçiler, bölge başlangıç tarihini M.Ö. XII. yy. olarak kabul etmektedir.
Bölgede, ilk yerleşimlerle ilgili tespitler M.Ö. VIII. yy’a ait olup, bu dönemde adı bilinen en eski yerleşme birimi Astakoz’dur. Astakoz M.Ö. VIII yy. sonlarında Megaralılar tarafından kurulmuş bir Yunan kolonisidir. İzmit’in çekirdeğini teşkil eden Astakoz kenti, Bitinya krallığı döneminde (M.Ö. 262) Nikomedia adı ile bugünkü İzmit’in yerini almıştır. Yunan döneminde orta büyüklükte bir kent olarak görünen il, Roma devrinde önemli bir merkez haline gelmiş ve hızla gelişmiştir. Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla Bizans hakimiyetine giren şehir, depremlerin de etkisiyle ihmale uğramış ehemmiyetini kaybetmiştir. Anadolu’nun Selçuklu hakimiyetine girdiği XI. yy’da Nikomediya Selçuklulara geçmiş, ancak Haçlı seferleri sırasında tekrar Bizans’a katılmıştır. Tarih boyunca birçok medeniyete merkez ve ev sahipliği yapan ilimiz (İzmit), Orhan Gazi zamanında Türk Komutanlarından Akçakoca tarafından fethedilerek ilk defa Osmanlı Devletine katılmış ve 1337’de kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmiştir. İzmit’in ilk fatihi Akçakoca’nın mütevazı anıt mezarı Kandıra ilçesinde bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşında İngilizler ve Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmit, 28 Haziran 1921 de düşman işgalinden kurtarılmış, 1924 yılında ise İl olmuştur. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
03-26-2009, 09:55 PM | #2 |
Üye
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 15
Tecrübe Puanı: 1016 |
Teşekkur
elıne sağlik arkatasım
|
03-28-2009, 05:08 PM | #3 |
USTA
Üyelik tarihi: Nov 2008
Mesajlar: 63
Tecrübe Puanı: 5017 |
s.a emeğine sağlık .
|
01-08-2010, 09:21 PM | #4 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Dec 2009
Mesajlar: 1.120
Tecrübe Puanı: 65017 |
s.a emeğine sağlık
|
01-08-2010, 11:20 PM | #5 |
Üye
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 15
Tecrübe Puanı: 1016 |
izmıt tarıhını bıraztaha acarsanız we etraflıca bılgı werebılrsenız sıde uyelerıne taha fazla bılgı sunacagınıza emınım astagozun sımtıkı basıskele cıwarı yenıkoy .bahcecık hasbahce menewse yaylası beskayalar dan ıbaret olmatıgını . yınede teskkur eder arastırmalarınızın dewamını beklerız saygılarımla salot
|
01-08-2010, 11:45 PM | #6 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 2.103
Tecrübe Puanı: 593018 |
Selamünaleyküm arkadaşlar konuyu açan arkadaş şu anda sitede yok ayrılmıştır bilgilerinize sunulur dayı
__________________
|
01-09-2010, 11:18 PM | #7 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Dec 2009
Mesajlar: 1.120
Tecrübe Puanı: 65017 |
kocaeil hakkında bazı belgeler İZMİT’İN.TARİHİ.ADI.NEREDEN.GELİYOR?
İZMİT’İN.TARİHİ.ADI.NEREDEN.GELİYOR?
Tarih kaynaklarına göre ilimiz bilinen en eski yerleşme merkezi Astakos'tur. Milattan önce sekizinci yüzyıl sonralarında Megarlılar tarafından kurulmuş bir kolonidir. Bazı tarihçilere göre bu şehri Astlar kurmuş, sonradan bölgeye gelen Megarlılar şehre "Astların köyü anlamına gelen Astakos" adını vermişlerdir. Başka bir söylenceye göre yörede bol istakoz bulunduğu için şehre Astakoz adı verilmiştir. Ayrıca Astakos, bu şehri kura kişinin adı olduğu da söylenir. Mısır Firavunlarından milattan önce 2800 yıllarında yaşamış olan Seostros, "Sit" ordularına bu yörede yenildiği yazar. Milattan önce 1927 tarihinde Üçüncü Ramses'e ait yazıda bütün Anadolu'yu. Sit ülkesini aldığı kaydedilir. Bu sit ülkesi, İzmit ve çevresidir. Sitler bir süre sonra Dördüncü Ramses'in İzmit çevresinde bozguna uğratarak vatanlarını düşmanda kurtarmışlardır. Bu olaylar bize İzmit çevresinde Megarlılardan iki bin yıl önce uygar kavimlerin yaşadığını gösterir. Söylencelere göre İzmit yöresinde yaşamış en eski kavimler Sit'ler Amazon'lar ve Ast'lardır. Milattan önce üçüncü yüzyılda Biritanya kralı Birinci Nikomedes bu yöreye yerleşmeye karar verince İskender'in komutanlarından Lizimakhoz'un harabeye çevirdiği Astakos şehrinin karşısına yeni bir şehir kurmuş ve ona Nikomedye (Nicomedia) adını vererek krallığına başkent yapmıştır. Nikomedya adı Araplar ve Selçuklular döneminde Nikumidiya'ya dönüşmüş, Osmanlıların Kuruluş Döneminde İznikomid, bir süre sonra İznikmid olmuştur. Türkçe eserlerde İznikmid şeklinde yazılan şehrin adı halk tarafından kısaltılarak İzmid'e çevrilmiş, sonunda bu günkü yazılışı ile "İzmit" şeklini almıştır. 11 Şubat 1922'de İzmit sancağının adı "Kocaeli" Sancağı"na çevrilmiştir. Kocaeli adı, on dördüncü yüzyıl başlarında Osman ve Orhan Gazi döneminde ilimiz topraklarının büyük bölümünü savaşla Osmanlı Devletine kazandıran ünlü kumandan Akçakoca Bey' adından kaynaklanmaktadır. MİLATTAN ÖNCE İLİMİZ: İznik Gölünün kuzeyinde yapılan araştırma ve kazılarda elde edilen buluntulara göre ilimiz sınırları içinde ilk yerleşmelerin Bakır çağında başladığı tahmin edilmektedir. Coğrafyacı Strabon'un yazdığına göre Sakarya Irmağı ile İstanbul Boğazı arasındaki bölgeye milattan önce 1200-800 yılları arasında Ege göç kavimleri Bebrikler, Misler ve Bitinler yerleşmişlerdir. Bu bölgeye Bitinya adını almadan önce Bebrikya deniyordu. Bebrikler, friglerin bir koludur. Megarlılar milattan önce 712'de Ege Denizinden gelerek İzmit'in bulunduğu yerde Astakos şehrini kurdular. Daha sonra Lidyalılar Kral Kroissos zamanında önemli bir ticaret şehri olan Astakos'u aldılar. Lidya Devleti milattan önce 546'da Preslerin saldırısına uğradı. Astakos şehri Pres İmparatoru Birinci Dareios'un Kuzey Trakya Seferi sırasında Pers ordusunun üslerinden biri oldu. İskender'in Bitinya üzerine gönderdiği Kalas adlı komutan, Bitinyalı önder Bas tarafından yenilgiye uğratıldı. İskender ayrıca Bitinya üzerine gitmedi. Bas'ın ölümünden sonra milattan önce 326 yılında Bitinyalılar, Bas'ın yerine geçen oğlu Zipotes zamanında bağımsızlıklarını ilan ederek Bitinya Krallığını kurdular. İskender'in eski komutanlarından Lizimakhos üç defa Bitinya'ya saldırdıysa da başarılı olamadı. Bu arada Astakos'u yakıp yıktı harabeye çevirdi. Zipotes'in ölümünden sonra yerine büyük oğlu Nikomedes geçti. _self Avrupa'dan gelen Galatlara Trakya'dan Anadolu'ya geçme çağrısında bulundu. Milattan önce 278 yılında Galatlar Anadolu'ya geçince her yanı yağmaladılar. Bitinya halkı ile toprakları bu yağma ve yıkımdan büyük zarar gördü. Astakos şehri iyice harabeye döndü. Nikomedes, koloni şehri Astakos'un karşısında yeni bir şehir kurdu ve Nikomedia adını vererek Bitinya krallığının başkenti yaptı. SELÇUKLULAR DÖNEMİ: 1087 yılında İzmit Anadolu Selçuklularının eline geçti Kutalmışoğlu Süleymanşah'ın kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti topraklarına katıldı. 1097 yılında önce İzmit, sonra iznik Haçlıların eline geçti. 1204-1207 yılları arasında İzmit Latin işgali dönemini yaşadı. 1261 yılına kadar İzmit Türkler, Latinler ve Bizanslılar arasında birkaç kere el değiştirdi. ROMALILAR DÖNEMİ: Romalılar Bitinya şehirlerine önce ekonomik sebeblerle yerleştiler. Bunu askeri istilalar izledi. Bu arada Bergama Krallığı ordularının saldırısına uğrayan şehir, Kral Prusias devrinde Annibal'e sığınma hakkını tanıdı ve kabul etti. (M.Ö 148) O sırada Bitinya Roma egemenliği altına girmiş bulunuyordu. Midridat Seferinde Roma'ya sadık bir müttefik olan Üçüncü Nikomed, milattan önce 74 yılında ülkesini bu devlete bağışladı. Nikomedia, Roma'nın bir eyalet merkezi oldu. Romalılar Nikomedia'yı imar ettiler, geliştirdiler. Şehir 258 yılında Gotlar'ın 284 yılında İran ordularının saldırısına uğradı, yakılıp yıkıldı. Diocletianus Nikomedia'yı kendisine başkent yapmak istedi, burada bir çok büyük inşaata başladı. 358 ve 362 yıllarındaki depremler şehri harabeye çevirdi. BİZANSLILAR DÖNEMİ: Milattan sonra 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Anadolu gibi Kocaeli de Bizans İmparatorluğu payına düştü. Diocletianus'tan sonra altıncı yüzyılda Justianus'tan sonra şehir Orhan Gazi'nin eline düşünceye kadar bakımsız kaldı, acılı günler yaşadı. OSMANLILAR DÖNEMİ: Osman Gazi'nin oğlu Orhan Bey, 1321'de Mudanya'yı 1323'te Akyazı'yı aldı. Bu sırada Osmanlı orduları Bursa'yı kuşatmış, şehri almaya çalışıyorlardı. Orhan Bey, Babasının silah arkadaşları Akçakoca, Gazi Abdurrahman, Karamürsel, Konur Alp gibi beyleri yeni yerler almakla görevlendirdi. Orhan Gazi 1326'da Bursa'yı aldı. Akçakoca Bey Sapanca Gölü tarafındaki Palanga'yı alarak burasını kendisine merkez yaptı. Daha sonra Kandıra'yı ve diğer bazı kaleleri ele geçirdi. Bu çevreye sonradan Akçakoca'nın adından ötürü Kocaeli denildi. Aydos Kalesiyle Samandıra Gazi Abdurrahman ile Konur Alp tarafından alındı. Kara Mürsel de iskale'yi zapt ederek bu kasabaya kendi adını vermiş, Türklerin İzmit Körfezinin güney kıyılarına yerleşmesini sağlamıştır. Karamürsel 1324 yılında, Kandıra 1326'da, İzmit 1337 yılında kesin olarak Osmanlıların eline geçmişti. Kara Mürsel Bey ele geçen kıyıların korunması için bir donanma kurmuştur. Türk ordularının Kocaeli yarımadasındaki kaleleri alarak İstanbul'a yaklaşmaları üzerine Bizanslılar 1329'da Orhan Gazi'nin üzerine yürüdü. Darıca ile Eskihisar arasında yapılan savaşta Bizanslılar yenildi. Yardım umudu kalmayan İznik Türklere teslim oldu. 1331 yılında İzmit kuşatıldı. Bizans İmparatorluğu şehrin yardımına koşunca Orhan Gazi kuşatmayı kaldırdı. Bu arada yakınındaki kalelerin büyük bir bölümü Orhan Gazi'ye kendiliklerinden teslim oldular. İzmit yeniden kuşatıldı ve 1337 yılında ele geçirildi. Ankara Savaşından sonra 1402 yılında Timur'un askerleri 10 000 kişilik bir ordu ile İzmit'i kuşatmış, daha sonra Gelibolu'da yapılan bir anlaşma ile Kocaeli yöresi Bizanslılara bırakılmıştır. İzmit önce Musa Çelebi tarafından Bizanslılardan geri alındı. Musa Çelebi'nin Mehmet Çelebi'ye yenilmesi üzerine 1423'te İzmit Osmanlı egemenliğine geçmiş oldu. Mehmet Çelebi, kardeşini destekleyen Bizanslılarla iyi geçiniyordu. Bu yüzden İzmit ve çevresi bir süre daha Bizans etkisi devam etti. Ancak 1419'da Gazi Timurtaşoğlu Umur Bey, Hereke, Gebze, Pendik, Kartal gibi kasabalarla beraber İzmit'i Bizanslılardan kesin olarak geri aldı. 1420 yılında Çelebi Mehmet (Birinci Mehmet), Bayezit Paşa'yı İzmit sancakbeyliğine atadı. İzmit'in ilk sancak beyi Orhan Gazi'nin büyük oğlu Gazi Süleyman Paşa'dır. İzmit önceleri Anadolu Eyaletine bağlı bir sancaktı. Yavuz Sultan Selim zamanında Hersekzade Ahmet Paşa Karamürsel'deki, Deftardar Abdüsselam Efendi de izmitteki tersaneleri onartarak çalışır duruma getirdiler. Daha sonra İzmit Tersane birkaç kere onarım gördü. İkinci Abdülhamid döneminde bağımsız sancak olan İzmit'in ilk mutasarrıfı Selim Sırrı Paşa'dır. İzmit Bağımsız kazaları (İlçeleri) Yalova, Karamürsel, Adapazarı, Kandıra ve Geyve idi. Daha sonra İznik de İzmit Mutasarrıflığına bağlandı. KURTULUŞ SAVAŞI YILLARI: Birinci Dünya Savaşından sonra Mondros Mütarekesi gereğince Yavuz Savaş gemimizin İzmit Körfezinde alı koyulması bahane ederek İngilizler 6 Temmuz 1920'de İzmit'e asker çıkardılar. Hükümet Konağı İşgal kuvvetlerinin karargahı oldu. Konağın bahçesine, Saat Kulesi çevresine ve başka yerlere toplar yerleştirdiler, şehrin çevresini tel örgülerle çevirdiler. Sivas Kongresinden sonra İzmit'te işgale karşı direniş teşkilatı olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin İzmit Şubesi Kuruldu. Diğer bir teşkilat da 13 Kasım 1919'da İstanbul'a kurulan Gizli Karakol Cemiyeti Kocaeli Grubu idi. Bu grubun asıl amacı Rum Mavrimira Cemiyeti'nin Kocaeli yöresindeki ayrılıkçı etkiliklerini önlemekte. 23 Ekim 1920'de İngilizlerin koruması altında Yunanlılar Karamürsel'i işgal ettiler. Kasabada yakın köylerde dükkanları, evleri yağmaladılar. Ancak Mevlüt Efendinin yönettiği Kuvayi Milliye yoğun direnişi karşısında saldırılarını yaygınlaştırılamadan kasabaya dönmek zorunda kaldılar. 26 Ekim 1920'de İngilizler İzmit'i Yunanlılara teslim ederek ayrıldılar. 27 Ekim 1921'de 11 ay 22 gün işgalden sonra İzmit Ankara Hükümeti tarafından geri alındı. İzmit'in geri alınmasından sonra Türk birlikleri köyleri yakıp yıkarak kıyı boyunca kaçan Yunanlıların peşine düştüler ve Karamürsel yönünde ilerlediler. 4 Temmuz 1921'de Karamürsel Türk birliklerinin eline geçti. Yunanlılar gemilere binip çekilmeden önce halkın büyük bölümünü kılıçtan geçirmiş. Kasabanın hemen her yerini ateşe vermişlerdi. Temmuz 1921 sonraları doğru İzmit ve Karamürsel'le birlikte Değirmendere ve Kandıra da Türk askerleri tarafından kurtarılmıştır. Gebze'nin kurtuluşu ise 17 Ekim 1922'de Nurettin Paşa'nın yönettiği Birinci Ordu tarafından gerçekleştirilmiştir. İzmit'te her yıl 28 Haziran Kurtuluş Günü törenlerle kutlanır. Atatürk 19 Haziran 1922'de İzmit'te Türk dostu Fransız yazarı Claude Farrere'le görüşmüşdür. CUMHURİYET DÖNEMİ: Cumhuriyet Döneminde Kocaeli, özellikle sanayileşme alanında en çok gelişen illerimizden biridir. Bunun başlıca nedeni İstanbul'a komşu oluşudur. 1924 yılında Gölcük'te ilk kağıt üretim tesisi olan İzmit Kağıt Fabrikası açıldı. 1944'te İzmit'e ikinci selüloz ve Kağıt Fabrikası açıldı. SEKA tesisleri 1954, 1957 ve 1959'da genişletildi. Böylece günümüze kadar deva eden hızlı bir sanayileşme ile Kocaeli Türkiye'nin ileri düzeyde sanayi bölgesi durumuna geldi. Buna paralel olarak şehirler büyüdü, köyler, kırsal alanlar, sayfiyeler şehir görünümünü kazandı DÜĞÜN DOĞUM VE ÖLÜM GELENEKLERİ : Yörenin geleneklerine göre, söz kesimi için kız evine giden damat anası, 'gelinimi getirin' diye seslendikten sonra yere kumaş serer ve kız bu kumaşın üstünden yürüyerek kaynanasının önünde oturur. Kıza takılar takılır ve armağanlar verilir. 2-3 hafta sonra erkeğe takılar takılır, kız evi 2 tepsi baklava gönderir. Düğünden önce kız ve erkek büyükleri "çeyiz düzmeye"çıkarlar. Düğün, çeyiz asma'yla başlar. Bazı çevrelerde ilk gün gelin gelin ve güvey çörekleri yapılır, kız evinde kadınlar erkek evinde erkekler toplanır. Gece yarısından sonra mumlarla "heyamola" çekilerek oğlan evine gelinir. Eğlenceler sabaha dek sürer. Yöredeki kına gecesine "dürü gecesi" denir. Gelin çoğunlukta perşembe günü alınır. Gelin almaya. damadın sağdıcının önderliğinde gidilir. Damat, gelin alayını kapıda karşılar ve gelin arabadan indikten sonra bıçağını çekerek kapıya saplar, birlikte içeri girerler. Topluca yatsı namazı kılındıktan sonra dini nikah kıyılır. Yörede kısırlık ve sürekli kız çocuğu doğurma uğursuzluğa yorulur. Gebenin midesinin yanması bebeğin saçlarının çıkmasına, gebenin çillenmesi doğacak çocuğun erkek olacağına yorulur. Çocukları yaşamayanlar, yeni doğmuş bebeklerini hiç çocuğu ölmemiş bir kadının koynundan geçirirler. Yörede al basmasından korkulduğu için loğusa ve bebek 40 dolduk tan sonra komşulara götürülür. Her gidilen evden yeni doğan bebeğin dölünün bereketli olması için yumurta verilir. Bir dumanın bacadan çıkışı gibi, ruhun da bedenden çıktığına, göğe yükseldiğine ve başka bir varlığa dönüşeceğine inanan Kocaeli'liler ölünün hemen gömülmesine özen gösterirler. Ölü yakınları mezarlıkta yoksullara para dağıtır. TARİHİ VE TURİSTİK YERLER : İzmit Surları: İzmit surları iki bölümdür. Moloz, taş ve tuğladan dış surlar Romalılardan, dışarıdan getirme malzeme ile yapılan iç surlar Bizanslılardan kalmadır. İzmit Surları geniş bir alana çevirmektedir. Dış surlar Baç Mahallesi Camiinin bulunduğu yerden başlar, doğu sırtlarının egemen noktalarını izleyerek Terzibayırı mevkinin kuzeyinden devam eder, bu sırtların zirvesinde bir kule ile birinci bölüm sona erer. Buradan batıya dönen surlar, ile birinci bölüm sona erer. Buradan batıya dönen surlar, ara ara kulelerle Bağ Çeşme mevkiinden Turgut Mahallesi Mescidinin arkasından geçer. Askeri hastanenin batısında Seka Bahçesine kavuşarak denize ulaşır. Bizans Çağına ait olan iç surlar İzmit'in kuzeyindeki tepede Orhan Mahallesindedir. Burası eski Nikomedya şehrinin akropolü durumundadır. Buraya İzmit Kalesi denilmektedir. İçinde Orhan Cami Vardır. İzmit surları Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar Döneminde onarım görmüştür. İzmit Tershanesi : Eskiçağda çevresi ormanlarla kaplı olan İzmit'te gemi inşa ediliyordu. İmparator Diokletianus'un İzmit'te bir tersane kurduğu bilinmektedir. İzmit'te ilk Türk Tersanesi Kanuni Sultan Süleyman'a deftadarlık etmiş olan Abdüsselam Efendi tarafından kurulmuştur. İzmit Tersanesinde, buharlı gemilerin çoğalarak ahşap gemilerin yerini aldığı yıllara kadar gemi yapımı devam etmiştir. Tersane köprülüler zamanında genişletildi. Venediklilerle savaşan Osmanlı donanması İzmit'te yapıldı. On dokuzuncu yüzyıl başlarında tersanenin çalışmaları gerilemeye başladı. Yirminci yüzyılın başında çalışmalarını tamamı durdurmuştu. Cumhuriyet Döneminde yeni tersanenin körfezin karşısında Gölcük'te kurulması üzerine _selfdan kayboldu. Eskihisar Kalesi : Gebze'nin Eskihisar köyünün doğusundaki bir tepe üzerindedir. Kale,dış sur ve iç kaleden oluşmaktadır. Kale, Bir dizi tuğla, bir dizi taş örülerek yapılmıştır. Duvarlarında tuğladan yapılmış süslemeler vardır. Dikdörtgen planlı kale, yarım daire ve dörtgen kulelerle desteklenmiştir. Kalenin Bizanslılar Döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Fatih Sebili : Gebze dolaylarında Tekfur Çayırındadır. Fatih Sultan Mehmet Mısır Seferine çıktığında Gebze Tekfur Çayırında ordu karargahında vefat etmiş, onun hatırasına burada çeşme şeklinde sebil yapılmıştır. Deniz Hamamı Kalıntıları: Gölcük ilçesi Değirmendere Bucağı, Tekeli koyunda İmparator Herakliyus tatafından yaptırılmış deniz hamamı kalıntıları vardır. Arızlı Yer altı Mezarları : İzmit'te Zeytinlik mevkiindedir. Üst mezarı binası ile altında ve yanlarında 10 bölümden (hypojeden) oluşmaktadır. Mezarların dördüncü yüzyılın _selfları ile beşinci yüzyılın başlarına ait olduğu tahmin edilmektedir. Gonca Mezar Anıtı:Halıdere il Gonca arasındadır. Bir kaide üzerine oturtulmuş lahit ve ayrıntılardan oluşmaktadır. Mezar üçüncü yüzyılda yapılmış. Üzerinde yazıtlar ve tasvirler vardır. Eski tapınak ve Okul : İzmit'in Akmeşe Bucağında Gregoryanlara ait büyük bir Hristiyan tapınağı ve el sanatları öğretim sitesinden günümüzde bu sitenin ipekböcekçiliği yapılan binası ayakta kalmıştır. Su Kemerleri : Antik Nikomedi'ya su getiren kemerler, kentin doğusundadır. Sarıca köyü'nün batısında ki vadide iki, doğusunda ise bir büyük su kemeri vardır. Bu kemerlerden köye yakın olan ikisi iki katlı ve beş gözlüdür. Nymphaion Çeşmesi : İstanbul Caddesi, Yeni Turan İlkokulu yanıdadır. 2.yüzyılda Romalılar tarafından yapılmıştır. Anadolu'nun en büyük çeşmelrindendir.Korint düzeninde süslü olan cephesi kemrinin üzeride yazıtıvardır. (Su perileri) Nymph'lar adına yapılan kutsal çeşmelere Nymphion adı verilmiştir. Agora : Bugün,sümer okulu yanında Devlet Malzeme Ofisi bahçesinde kalmıştır. Agora'ya ait mermer bloklar ofisi çevreleyen kuzey duvarında kullanılmıştır. Agustus Tapınağı : Yeni Doğan Mahlle'sindedir. Romalılar tarafıdan yapılan tapınak bugün bir yıkntı halindedir. Hagios Pantelemon Manastrı : Kentin batısında , Manastır tepesinin yamacındadır.Manastra ait5 m yüksekliğindeki istinat duvarları yamaçta görülebilir. Sarnıç : İzmit'in doğusunda Cedid mahallesi'nde, Hastane bayırı'ndadır. Kısmen toprağa gömülüdür. Bizans döneminde 250 m lik bir alanı kaplayan ve 1.500 m3 su aldığı hesaplanan sarnıcın bazı sütun ve kemrleri bugün ayaktadır. Av Köşkü(İzmit Müzesi) : Demiryolunun kuzeyinde saat kulesi'nin yanında Sultan Abdüllaziz tarafında av köşkü olarak yaptırılmıştır. Uzun süre hükümet konağı olarak kullanılmış, 1967'de müzeye çevrilmiştir. Barok üslüpta olan bina iki katlıdır, dış yüzü mermer sütunlarla çevrilidir, Denize bakan yüzünde ikinci kat pencerelerin üstü tuğlalarla süslüdür. Altkattaki salonlarda, toprak çanak, çömlekler, figürlü kendirler, heykeller, mezar taşları, büstler, madeni ve camesreler , üat katta ise Abdullaziz'in özel eşyaları Osmanlı ve Anadolu beyliklerine ait paralar ve çeşitli etnografig parçalar sergilen mektedir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırsında bu binada kalmıştır. Pertev Paşa Külliyesi : İzmit'teki en eski ve en önemli tarihi yapıladandır. 16. yüzyılda Pertev Mehmed Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırlmıştır. Külliye caamii, hamam,medrese, kervensaray ve imaretten oluşaur. Pertev Paşa Camii : İzmt'in güneydoğusunda demir yolu ankara yolu arasında, Yenicuma Mahallesi'ndedir. Kentin en büyük ve en güzel camii sayılan yapıyı 1579'da Rumeli Beyler Beyi Mehmed Pertev Paşa Mimar Sinan'a yaptırmıştır. Yenicuma Camii adıyla tanınır. Kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır. Altı kubbeli son cemat yeri sonradan kapatılmıştır. Kubbesinin sekizgen kasnağında 24 pencere bulunan camiin içi süslemelidir.Memerden mihrabı ve minberi geometrik motiflerle bezenmiştir. yanında bir çeşmeyele bir hamam verdır. Orhan Camii : İç kalenin _selfsında, Orhan Mahallesi:'nde, bir set üzerindedir. 1355'te Kocaeli sancakbeyi süleyman tarafından ,kiliseden çevirtilerek babasını adı verilmiştir. İzmit'in en eski cammiidir. Kareplanlı olan bina, ahşap bir çatıyla örtülüdür. Camiin yanındaki,Canfeda Kethüda Kadın'ın yaptıdığı çeşme, 1827'de onarılmıştır. Akça Koca Camii : Yukarı Pazar'dadır. İzmit'i fetheden akçakoca tarafından yapılan camii çeşitli tarihlerde onarım görmüştür. İmaret Cami : İzmit'te Tepecik Mahallesinde Kanuni Sultan Süleyman zamanında Deftardar Abdüsselam Efendi tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. 1776 depreminde yıkılan cami 1872'de Altıcıoğlu Hatice Hanım tarafından yenilenmiştir. Cami çatı örtülü, tek minarelidir. Baç Camii (Urgancı Ahmet Çelebi Camii) : İzmit'in Baç Mahallesindedir. Cami Urgancı Ahmet Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Çatı örtülü, tek minarelidir. Bunlardan başka izmit'te hayırsever ve ünlü kişiler tarafından yaptırılmış mescidler vardır. Saat Kulesi : Atatürk Anıtı'nın arkasındaki parktadır. Abdulhamid II'nin tahta çıkışını 25'inci yıldöneminde (1901) İzmit Valisi Musa Kazım tarafından yaptırılmıştır,1970'te halkın ve kağıt fabrikasının yardımı ile onarılmıştır.Mimarı Vedat Bey'dir. Kullenin duvarları renkli mermer kaplıdır. Beş katlı olan kule, teraslı geniş bir taban üzerine yükselmektedir. Kulenin üst katında saatler, alt katında bir kapı ve çeşmeler bulunmaktadır. Çatısı kurşun kaplı sivri külah biçimindedir. Fevziye Camii : Demiryolunun güneyinde eski otagar yakınındadır. İzmit'li Mehmed Bey tarafından yaptırıldığından Mehmed Bey Camii diye tanınır. Mimar Sinan'ın eseri olan cami, harap olduğundan, Mahmut II zamanında kaptan-ı Derya Hain (Firari) Ahmet paşa tarafından yeniden yaptırılmıştır. Bu yüzden "Fevziye Camii" adını almıştır. 1894'teki yer sarsıntısında yıkılan camiin yerine bugünkü cami yapılmıştır. Mustafa Paşa Camii : Gebze Çarşısı'nda, Bağdat Caddesi üzeindedir. 1523'te Rumeli beylerbeyi Çoban Mustafa Tarafından yaptırılmıştır. Mimar Acem Ali'nin eseridir. Sonradan Mimar Sinan tarafından onarılmıştır. Kesme taştan, kare plan olarak yapılmıştır. Son cemaat yeri altı sütun uzerinde beş kubbeyle örtülmüştür. Tek şerefli minaresi sağdadır. Ana mekan dört duvara binen büyük bir kubbeyle örtülüdür. Mihrap ve minberi renki taş levhalar ve küfi yazılarla süslüdür.Mermer mihrabı mozaiklerle , mermer minberi geometrik motiflerle süslenmiştir. Cami'nin güney tarafındaki iki kat pencereli, sekiz köşeli ve kubbeli türbe,kesme taştan yapılmıştır. Türbede Cami yaptıran Çoban Mustafa Paşa'nın sundukası vardır. Hannibal'ın Anıt mezarı : Ünlü Kartacalı komutanını anıt mezarı Gebze yakınlarındadır. Selvilerler alanın _selfsında Hannibal'ın büyüklüğünü simgeleyen 24 ton ağırlığında bir taş lahit yer alır. Taş lahidin üzerinde hannibal'ın bir portresi vardır. Osman Hamdi Bey Müzesi : Türk müzeciliğin kurucusu ressam Osman Hamdi Bey'in Eskihisar'daki yalısı restore edilerek müze haline getirilmiştir. Müzede Osman Hamdi Bey'in taploları sergilenmektedir. Fatih Sebili : Gebze yakınındaki Hünkar Çayırı Semtindedir. Fatih Sultan Mehmed, Mısır seferine çıkarkan burada ölmüştür. Bu çeşme onun anısına yapılmıştır. Keiser Köşkü : Sümerbank Hereke Halı Fabrikası'nın bahçesindeki köşk, 1942'de Alman İmparatoru Wilhem Keiser'in Türkiye gezisi nedeniyle yapılmıştır. Akçakoca Anıt Merkezi: Kandıra ilçesinde Babadağı'nın Kocaeli'nin Fatihi Akçakoca'nın anıt mezarı vardır. Karadeniz Kıyıları : Kocaeli'nin Karadeniz kıyılarında çeşitli doğal güzellikler görülebilir. Kefken,Kerpe ve kovanağızı'nda ince kumlu plajlar vardır. Özellikle Kefken,Kerpe kıyılarında çeşitli dinlenme tesisleri ve lokantalar bulunur. Hereke : Hereke, halılarıyla ünlüdür. En değerli Türk halıları burada dokunur. Kartepe : Kocaeli'nin kış sporları merkezidir. İzmit'in güneydoğusunda, denizden 1.606 metre yüksekliktedir. Kartepe çevresinde küçük göllerde lezzetli balıklar bulunur. Saatçi Ali Efendi Konağı : 1774'te İzmit'in denize hakim, dik yamaçlı bir tepesine yapılmıştır. Çeşitli yıllarda onarım gören konak, en son 1987'de restore edilmiş ve Etnografya Müzesi olarak açılmıştır. Müzede Kocaeli ve çevresinden derlenmiş çeşitli esreler sergilenmektedir. Mehmet Bey Hamamı : İzmit'te çarşı içindedir. İznikli Mehmet Bey tarafından 1560 yılında yaptırılmıştır. Planına ve yapı tekniğine göre Mimar Sinan'ın yapmış olduğu düşünülmektedir. Süleyman Paşa Hamamı: On dördüncü yüzyılda yapılmıştır. Sekiz kubbeli hamamın günümüzde kalıntıları görülebilmektedir. Yeni Hamam : İzmit'te, Kolordu binasının karşısında İstanbul Caddesindedir. On sekizinci yüzyıl _selflarında yapılmış olan bu hamamın planı İstanbul'daki Cağaloğlu Hamamının planına benzemektedir. Yalı Hamamı: Eski Balık pazarınında on dokuzuncu yüzyılda yapılmış, son onarımda eklerle genişletilmiştir. Küçük Hamam: İzmit'in doğusunda, Hüseyin Paşa Camii yakınındadır. On dokuzuncu yüzyılda yapılmıştır. Mısırlıoğlu Çeşmesi : Hoca Hasan Mahallesi Alaca Mescit Sokağındadır. 1713'te Mısırlıoğlu adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır iki yüzlü bir meydan çeşmesidir. Kanuni Süleyman Köprüsü : Gebze'nin doğusunda Dilovası Deresi üzerindedir. 65metre uzunluğundaki köprünün _selfsında üç büyük gözü vardır. Ayaklarının selfsında boşalma gözleri bulunmaktadır. On altıncı yüz yılda yapılmıştır seyrani ustam alın size kocaelinin tarihi devamı yolda geliyor |
01-09-2010, 11:19 PM | #8 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Dec 2009
Mesajlar: 1.120
Tecrübe Puanı: 65017 |
kocaeli Çerkeşli Köyü’nün Tarihi :
1)Çerkeşli Köyü’nün Tarihi :
Çerkeşli Köyünün tarihi geçmişi oldukça eski zamanlara dayanmaktadır. Anlatılanlara göre bu köyün en eski yerleşim yeri bu günkü Çerkeşli köyü ile Yukarı Hereke arasındaki Altınoluk mıntıkası (diğer bir adıyla Kocataflan mevkii) imiş. Bugünkü Çerkeşli köyünün yaklaşık 4- 5 km kadar kuzeydoğusunda kalan eski Altınoluk köyü günümüzden yaklaşık 2000 yıl evvel kurulmuş olup yine zamanla l600 sene evvel tarihe karışmış olsa gerektir. Bu gün her ne kadar Altınoluk köyünden hiçbir eser kalmadıysa da bu mevkide çok eski bir Rum (Roma) mezarlığının yeri bellidir. Yine burada antik döneme ait olduğu sanılan bir kaya mezarı bulunmaktaydı. Bu kaya mezarı l990’ların başlarında define avcıları tarafından darmadağın edilerek ortadan kaldırıldı. Bu yöre bugün Yukarı Hereke köyünün sınırları içerisinde kalmaktadır. Tamamen Rum köyü olduğu sanılan bu köy, (2)yöre Türkleşmeden çok evvel tarihe karışmıştır.Yukarı Hereke yöresi 22 mayıs 337’de Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in öldüğü topraklardır. Bir Romalı tarihciye göre İmparator Konstantin Roma topraklarında Hıristiyanlığı serbest bırakmasına rağmen kendisi ömrünün son zamanlarına kadar putperest olarak yaşadı. Sasani kralı Şahpurun üzerine büyük bir orduyla sefere çıktığı bir sırada Libyssa (Gebze) ile Nicomedeia (İzmit) arasındaki Ancyrona (Hereke) kasabasında aniden hastalanınca başına üşüşen tabipler hastalığına derman aradılar. Ancak hastalığı gitgide ilerliyordu. Güneş tanrısına inanırdı ancak ölüm döşeğinde iken papazlardan alelacele vaftiz edilmesini istemiş Hıristiyan olmuştu. Konstantin’in hastalığı mayıs başından itibaren 3 hafta sürmüş kendisi çok günah işlediğinden üvey annesiyle zina yapan oğlu Krispusu ve karısı Faustinayı öldürdüğünden ve halka zulmettiğinden bu (3)günahlarından kurtulmak üzere vaftiz edildi. Son anlarında “Bende vaftiz edilip günahlarımdan arınmış olarak ölüyorum, cennete gidiyorum” diyordu. Artık beyaz kaftanlarını giyiyor, eflatun renkli askeri üniformalı savaş elbiselerini istemiyordu. Acımasızlığı ve zalimliğinden eser kalmamıştı. Etrafından hekimler ve papazlar hiç ayrılmıyordu. Sasani seferinden de vazgeçmişti. 22 mayıs’ta Ancyrona (Hereke) da ölünce Isa peygamberin on iki havarisini temsil eden mermer bir lahite konup Ancyrona’da toprağa verildi. Mezarı halen bu civarda (toprak altında) bilinmeyen bir yerdedir. Yörede ayrıca Taflan Bayırı, Kınalıbayır (yada Efeliağıl), Karaağıl, Kuşaklıca, Şakirdüzü mevkiilerinde birer Hıristiyan Rum köyü kurulu bulunuyormuş, yine Eskiköy denen mıntıkada da Türklerden önce bir Rum köyü mevcutmuş. Köyde Rumca adı Peteganon denen mevkide eski çağlarda (4)vebadan ölen insanlara ait toplu Hıristiyan mezarları olduğu bilinir. Bu mezarların 1347-1354 yılları arasında bütün Avrupa’yı kasıp kavuran, yirmi milyondan fazla insanın ölümüne yol açan İstanbul boğazı yoluyla Anadolu’ya da geçen büyük Kara Veba (taun) salgını sırasında ölen insanlara ait olduğu sanılır. Bu salgın yöredeki Rum nüfusunun azalmasında en önemli etkendir. Ayrıca köyün güneybatı kesiminde Öğren mevkii denen yerde Lefter mezarları denen üç lahit türü mezar bulunuyor. Kimisine göre Ceneviz mezarları olarak da adlandırılan bu mezarlar gerçekte bu yörede Türkler döneminde korku salan soyguncu bir Rum eşkiyasına aitmiş. Lefterin eşkiyalık faaliyet alanı İstanbul’un Anadolu yakası, Kocaeli ve Sakarya civarı, yatağı ise Gebze bölgesi Yelken tepe civarıymış. Yine ölü olarak ele geçirildiği yerde Yelken tepeymiş. Öte yandan bu günkü Çerkeşli köyünün (5)günümüzden yaklaşık olarak 650 sene evvelinde Sultan Orhan Gazi’nin(1324-1362) zamanında yöreye gelen Türkler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu köyün (Kalburcu’da olduğu gibi) bu bölgede o zamanlar Bizanslılarla yapılan bir savaştan sonra kurulduğu bilinmektedir, İlk olarak Orhangazi döneminde 1326’da Türkler tarafından fethedilen Gebze yöresi 1328’de Bizanslılarca alınmış,1329’da Pelekanon zaferiyle tekrar alındıysa da bu biraz pahalıya mal olmuştur. Anlatılanlara göre Hereke’nin fethedilmesinden sonra Osmanlı ordusu Gebze üzerine doğru ilerlerken bir Bizans ordusuyla karşılaşılmış, yapılan şiddetli bir meydan savaşından sonra Türk ordusu zaferi kazanmış ancak bu savaşta Çerkeş Bölüğü’nden (Ki o zamanlar bölükler memleketlere göre ayrılırmış) dört kişi ya da dört kardeş birden şehit düşmüş ve bu bölgeye gömülmüşler. Bu mezarların başına da birer nöbetçi asker dikilmiş, bundan (6)sonra takip eden yıllarda bu dört şehit askerin anne-babası ve akrabaları yedi hane olarak gelip bu bölgeye yerleşmişler. Şehitlerinin bulunduğu bu yörede bir köy kurmuşlar ve kurulan köye de Çerkeşli adını vermişler. Bu isimde kurulduğu günden beri değişmeyerek zamanımıza kadar böylece gelmiş. Köy Timur yenilgisinden sonra 1403’te Bizans’ın işgaline uğramış, 1410’da silah zoruyla kurtarılmış ancak 1411’de yapılan antlaşmayla tekrar Bizansa bırakılmış, Gebze yöresindeki bu işgal dönemi 419’a kadar sürmüştür. Sonra Çelebi Sultan Mehmet’in kumandanlarından Timurtaşoğlu Ali Paşa Gebze yöresini son defa Bizans kuvvetleriyle şiddetli muharebeler yaparak ve herbir belde için ayrı ayrı savaş vererek kılıç zoruyla ve bileğinin hakkıyla fethetmiştir. Çerkeşli köyünün kuruluşu ile ilgili rivayetler bununla da kalmıyor. Osmanlı Türklerinin (7)yöredeki ilk zamanlarında Diliskelesi ile Tavşancıl arasında Eynarce deresinin İzmit Körfezine kavuştuğu kesimde Eynarce yada Gemiciler adında Müslüman bir Türk köyü kurulu bulunuyormuş. Aynı dönemlerde İstanbul’un Galata kesimi Bizanslılara değil Cenevizlilere aitmiş. O zamanlar Bizanslılarla antlaşma halinde olup onlardan yüz bulan Cenevizlilere ait korsan gemiler rahatlıkla Marmara Denizine ve İzmit Körfezine girebiliyorlarmış. Bu gemiler körfez kıyısındaki Türk köylerine o kadar çok baskın düzenlemiş, köylüleri soyup soğana çevirmiş, hatta kızlarını bile kaçırmışlar. Türk köyleri bu durumdan illallah demiş. Soyguncular kaçıp kaybolduğu için hiç kimse onlara bir şey diyemiyormuş. (Hatta 1350’li yılların sonunda İzmit Körfezinde sandal sefası yapan Orhan Gazi’nin oğlu Halil Bey Diliskelesi Eynarce’den Cenevizli korsanlar tarafından kaçırılıp Foça’ya götürülmüş, Bunun üzerine (8)Orhan Gazinin kendilerine zarar vermesinden korkan Bizans imparatoru İonnes Orhan gaziye aracı olup Foça’ya giderek korsanlara 100.000 altın ödeyip Halil Beyi kurtarmıştır). İşte o dönemlerde Cenevizli korsanların sık sık köylerini basmasından bıkan Gemiciler köyünden 15 hane sonunda deniz kıyısından kaçıp 6- 7 km kadar içlere dağların arasına kaçarak Cenevizlilerin saldırılarından kurtulmuşlar. Gemiciler köyü ahalisinin kaçıp saklandıkları yer bu günkü Çerkeşli köyünün bulunduğu yer olup üç tarafı dağlarla çevrilidir, denizi görmez ve denizden de görünmez. Köy 1430’lu yıllarda buraya kasten gizlenilerek kurulmuştur. Çerkeş’den gelen yedi hanelik guruptan sonra Gemiciler köyünden gelen 15 hanelik gurubunda bu yöreye yerleşmesiyle köy 22 haneye ulaşmıştır. Öte yandan l453 yılının mayıs ayında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet aynı yılın Haziran ayında Cenevizlilerin bulunduğu Galata (9)kesimini de fethetmiş ve Ceneviz korsanları bir daha değil İzmit Körfezine Marmara denizine bile giremez olmuşlar. Anlatılanlara göre Gemiciler köyünün tamamı Çerkeşli köyüne göç etmediğinden kalan köylüler Eynarce kesiminde günlük hayatlarını sürdürmüşler. Bu köyün ahaliside 17. yüzyılın sonunda ya da 18. yüzyılın başlarında köylerini terk ederek Tavşancıl köyüne yerleşmişler, Böylece bu köyde tarihe karışmıştır. (Tavşancıl Belediyesinin hazırlamış olduğu Tavşancılı tanıtan bir raporda Eynarce denen yerde Bizanslılar döneminde Filogren köyünün ve kalesinin kurulu bulunduğundan bahsediliyor. Ancak yine birçok kaynak Flogreni Eskihisar ya da Darıca ile Tuzla arasında gösterir.) Yavuz Sultan Selimin Çaldıran ve Ridaniye Seferlerine gider iken ordusuyla kervan ve hac yolları üzerindeki Dilovası’nda konakladığı bilinir. Elimizdeki belgelere bir göz atalım. 24 Nisan 1514 pazartesi. Pendik (10)yakınında Papas Çayırı (sonra Sultan Çayırı, sonra Çayırova) konağına gelindi. (merhum Fatih Sultan Mehmet Han burada vefat eylemişti.). 25 Nisan 1514 Salı. Kekboze (Gebze) yakınındaki bir konağa gelindi. 26 nisan 1514 Çarşamba. Değirmendere konağına gelindi, sonra yola devam edilmiştir. Haydar çelebi Ruznamesinde Değirmendere olarak bahsedilen bu yer bu günkü Dilovası’dır. Dilderesinin o zamanki adı da Değirmendere’dir. Burası bu günkü Dilovası civarında herhalde küçük bir han ve 10-15 hanelik de evin bulunduğu bir konaklama yeriydi. Haydar Çelebi ruznamesinde Gebze yöresini gösteren bir haritada Gebze’den Kekboze, Dilovası’ndan Değirmendere, Hereke civarındaki bir konaklama yerinden de Çınarlık olarak bahsediliyor. Ruznamede Değirmendere’den sonraki konak için Çınarlı kazası yakınında bir konağa varıldı (27 nisan 1514) deniyor. Burası Derince’nin Çınarlı (11)köyü de olabilir. Ancak aynı gün için bir başka sayfada Hereke denen Harap kaleye varıldı deniyor. Osmanlı zamanında toprak sahipleri,has , zaamet ve tımar olarak üç bölüme ayrılırdı. Bu dönemde başta Gebze’nin Çerkeşli ve Demirciler köyü ahalisi olmak üzere tımar sahibi olarak köylüler her sene Osmanlı ordusundan en az 6 askerin masraflarını karşılamak zorundaydılar. Bu şartlarla köylülere toprak işletme hakkı veriliyordu. Dilovası arazisi de o dönemlerde bağlık ve bahçelik olup Çerkeşli ve Demirciler köylerinde ikamet eden tımar sahiplerine ait idi. Gebze köylerindeki bu durum Sultan İkinci Mahmut (1808-1839) dönemine kadar devam etmiştir. Osmanlı devletinin yükselme ve Duraklama dönemlerinde Gebze’nin Çerkeşli ve Tavşancıl köylerinin çevresi hep üzüm bağlarıyla çevriliymiş, Çerkeşlinin ve Tavşancılın yurt çapındaki meşhur çavuş üzümleri Anadolu’da ve İstanbul’da nam (12)yapmış isim kazanmıştır. Çerkeşli ve Tavşancıl köylerinden her sene üçyüz at arabası dolu üzüm İstanbul pazarlarına ve Topkapı sarayına taşınır bizzat Osmanlı padişahlarına sunulurmuş. Rivayet edilir ki Irana Sefere çıkan ordu Dilovası’nı geçmiş, Tavşancıla varmış, arazinin hep kayalık olduğunu gören padişah, “Buraları hep taşlık, bir şey yetişmez, yazıktır. Kaldırın buraların vergilerini” demiş. Yeniçeri ağası cevaben: “Ne dersiniz sultanım, sizin sarayınıza giren üzümler hep buralardan çıkar.”deyince vergiler devam etmiş. Tarihi Mimar Sinan köprüsü Hicri 54 (m.1644) senesinde Lali Efendi oğlu İbrahim efendi, Bağdat Valisi Deli Hüseyin Paşanın divan efendisi olduğu bir sırada İstanbul’a gelmek üzere Gegboza yöresindeki Diliskelesi geçindinden (Hersek d2c ilinden, Gebze Diliskelesine) geçerken denizde boğularak öldü. 4.Mehmet Hanın (13)bilginlerinden Abdülaziz efendinin kardeşi idi. Kabri İstanbul’da Siyasi (Sivaslı) tekkesinin kabristan haline getirilen bahçesinde olsa gerektir. Dilovası Dilderesi üzerinde bulunan tarihi Mimarsinan köprüsü kimine göre l530’lara doğru Mimar Sinan tarafından kimine göre l650’lerde hac yolu üzerinde olduğu ve doğu seferlerine giden ordunun geçit yolu üzerinde gerekli olduğu için padişah 4.Mehmet döneminde yaptırılmıştır. Köprünün tarih kaydı düşülmemiş. Ortadaki büyük üç gözden oluşan köprü 65m. uzunluğunda olup tarihi kervan yolunun (ipek yolu) üzerinde yer alıyordu. Şimdi ise trafiğe bile kapalı kaderiyle baş başadır. Bir dönemde Çerkeşli denize uzak olmasına rağmen ahalisinin Çoğu denizcilik ile, gemi ticaretiyle geçinen bir köy durumundaydı. Ayrıca İstanbul ile üzüm ve kiraz satışı sayesinde kara ticareti, alım ve satım işleri yapılmaktaydı. 18. yüzyılın ortalarında (14)Tavşancıl, Çerkeşli, Demirciler köyleri ile Diliskelesi burnu arasındaki Eynarce mevkii bir iskele durumundadır. Tımar olarak işletilen bu arazinin sahibi Gebze’nin Çerkeşli köyünden Yazıcıoğlu Mehmet olarak gözüküyor. Eynarce ve Diliskelesi yöresindeki araziler bu dönemde ekilip biçilen yerlermiş. Eynarce iskelesinde gemicilik ve denizcilik mesleği (200 yıl evvelinde Avrupa’da buharlı gemilerin türemesi sebebiyle) artık yapılamaz olduğundan 1775-l800 arasında Eynarce köyünün halkı birkaç km. kuzeydoğudaki Tavşancıl köyüne göç etmişler ve böylece buradaki köyde tarihe karışmıştır. O zamanlar Eynarce köyü terk edildikten sonra bile bu mevkiide bir cami, çeşme ve konaklama yeri ile birkaç da ev mevcutmuş. Çerkeşli köyüne ait bir iskele görünümündeki bu konak yerinde Yazıcıoğlu Mehmet Ağanın birde çiftliği bulunuyormuş. Burada yine Mehmet ağaya hizmet etmiş olan odacıların (15)mezarları bulunuyor. Yazıcıoğlu Mehmet Ağa 1796da Çerkeşli köyünde ölünce mülkü oğlu Yazıcıoğlu İbrahime geçiyor. Oğlu da hemen iki sene sonra 1798de ölünce mülkün yönetimi Yazıcıoğlu Mehmet Ağanın damadı Hacı Kasıma geçiyor. Bu bölgenin tapuları ilk defa Mahmut bin Selim üzerine gözükmektedir. Yazıcıoğlu sülalesinin 18. yüzyılın sonunda Tavşanlı Demirciler arasında dahi geniş arazilerinin var olduğu söylenir. Eynarce mevkii bugünkü Marshall Boya ve vernik fabrikası civarında yer almakta olup bu civarda halen Eynarce (İne Hacı) köyünün kalıntıları bulunmaktadır. Bugün Eynarce köyünün bulunduğu mevkide bir değirmen yeri ve yazıcıoğulları sülalesinden bazı kimselerin mezarları vardır. Tarihi İstanbul Bağdat yolunun üzerinde Nebinin elmalığının yanında bir zamanlar Benli çeşme diye tarihi bir çeşmenin var olduğu ve Marshall fabrikası yakınlarında halen kalıntılarının bulunduğu (16)söylenmektedir. Osmanlılar döneminde üzümcülüğü meşhur olan, 15. yüzyıl başları olan kurulduğu ilk dönemlerde rençberlik yapıldığı bilinen Çerkeşli köyünde daha sonraki dönemlerde tütün ekiminin ileri olduğu ve en son olarak köyde üzüm ve kiraz yetiştiriciliğine önem verildiği ve daha sonraki dönemlerde de köyün üzümcülüğünün bütün yurt çapında yayıldığı, nam kazandığı bilinmektedir. Yasincizade seyyid Abdülvahap Efendi(1758-1837) başkanlığındaki bir elçilik gurubu İran gezisinde 21 ekim 1810’da Gebze’yi onurlandırdı. Kurula dahil olan Bozoklu Osman Şakir efendinin kaldıkları Geğbüzede Sultanorhan camii ve civarının minyatürünü yapmış, ertesi günü Diliskelesi köyüne giden bir heyet burada konaklamış ve köprü ile köyün minyatürünü yapmışlar, 23 Ekimde Yarımcaya gidilmiş burada da bir gün kalınmış, hanın gravürü yapılmış ve yola devam edilmiştir. Bozoklu (17)Osman Şakir’in gravüründe Diliskelesi köyündeki hanelerin çokluğu 200 yıl öncesinde burada basbayağı bir köyün varlığının bulunduğunu apaçık olarak ortaya koymaktadır. 1755-1775 ve 1812-1813 yıllarında Gebze’yi ve bütün köylerini vuran veba salgınının bu köyü de etkisi altına alıp çok sayıda insanın ölümüne sebep olmuştur. Demirciler köyü insanının en az yarısı Tepecik köyü insanının da neredeyse 3’te ikisi bu veba salgınları sırasında öldüğü ve koca bir kasaba görünümündeki Tepecik köyünün küçücük bir köye dönüştüğü bilinir. Sultan İkinci Mahmut dönemi olan hicri 1236 (m.1820) de köye (Çerkeşli) hayrat bir çeşme yapıldığı, şimdiki çeşmenin eski çeşmeden kalma olan kutabesinden anlaşılıyor. O zamanki çeşme zamanla yıkılmış. Haydarpaşa -İzmit demiryolu 1873’te Diliskelesinede ulaşınca tarihi ipek yolunun artık pek önemi kalmamış, 1895’te Derinceye liman yapılması (18)buradaki hanları ve konaklama yerlerini işe yaramaz hale getirmiştir. Osmanlı tarihi boyunca Doğuya sefere çıkan Osmanlı ordusunun konak yeri olan bu kasaba artık bu önemini yitirmiştir. Diliskelesi’nin Bizanslılar döneminde de önemli bir geçit ve konaklama yeri olduğu bilinir. Bizanslılar Ortaçağda Güney doğuya, Suriyeye ve Arabistana Müslüman arapların üzerine sefer için İstanbul’dan yola çıktıklarında Aigiallos (Diliskelesi) denen yerden denizin karşı yakasına geçer, yollarına Prainetos (Karamürsel), Niceia (Iznik) güzergahından devam ederlerdi. İstanbul’a sefer düzenleyen Araplarında bu güzergahı sıkça kullandıkları bilinir. Yedinci ve Sekizinci yüzyıllarda Çukurova’dan sınır askerlerini aşarak yola çıkan Müslüman Arap orduları Bizans topraklarına geceleri girerler, gündüz saklanıp gece yol alarak İznik önlerine kadar gelirler, bu şekilde buralara kadar gelip fark edildiklerinde Rum (19)halkı hemen Yalakdere’de büyükçe bir ateş yakarak Gebze Dilini tehlikeden haberdar eder,diliskelesi’nden giden haberci İstanbul’u uyarır tedbirlerin alınıp savaş hazırlığı yapılmasını sağlardı. Böylece önceden alınan tedbirler sayesinde İstanbul’a yönelik bütün Müslüman Arap saldırıları ama kolay, ama zor her seferinde bertaraf edilebilmiştir. Tarihi Roma yolu dahi İstanbul’dan Diliskelesi’ne kadar gelir, yolun devamı karşı sahilde başlar, İznik, Konya, Tarsus güzergahında giderdi. Yine Anadolu Selçuklu Türklerine ve Eyyübi Sultanlığına yönelik olarak düzenlenen 1147’deki İkinci Haçlı seferleri sırasında İstanbul boğazından Üsküdar’a geçen Haçlı orduları Diliskelesi yoluyla İznik’e geçerek yola devam etmiş, 1187’deki Üçüncü Haçlı seferlerinde de güzergah aynı olmuştur. Yöre Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında 12O4-1241 yılları arasında Latin işgalcilerinin egemenliğinde kaldıysa da (20)tekrar Bizans’ın eline geçti. Osmanlı beyliği kuruluş çabasındayken l30l’de Osman Gazi İznik’i kuşatır. Bu cürete çok kızan Bizans generali Mozalion Sırp destekli 5000 kişilik kuvvet ile İstanbul’dan Gebze üzerinden Diliskelesi’ne gelir. Oradan da karşı sahil olan Hersek Diline asker çıkarır. Orada yapılan şiddetli bir meydan savaşında, koca Doğu Roma ordusu devlet kurmaya çalışan az sayıdaki bir aşiret birliğine yenilir. Ancak Türklerinde kaybı çoktur. Bu zafer üzerine Konya Selçuklu Sultanı, Osman Gaziye sancak gönderir. Böylece Osmanlı Devleti kurulmuş olur. Bundan sonra Bizanslılar Diliskelesi’nden karşı yakadaki Hersek diline asker çıkaramadılar ve önemli bir geçit noktasından mahrum kaldılar. Türklerin Koyunhisar zaferi dedikleri bu savaşın adı Bizans tarihlerinde Bafeus Savaşı olarak geçer. Yöre Osmanlıların eline ilk olarak 1326’da Aygut Alp tarafından Hereke’nin (21)kalesinin fethiyle geçtiyse de, Bizanslılar Hereke ile birlikte burayı da tekrar topraklarına kattılar.1329 palekanon zaferiyle yöreye Türk mührü vuruldu. 1337’de Aygut Alp’in oğlu Kara Ali Paşa tarafından Hereke kalesi de fethedildi. Osmanlıların Timur ordularına Ankara yenilgisinden sonra, 1402 sonunda Timur orduları Gavur İzmir’i alıp Bursa’ya yönelince Yıldırım Bayezit’ın büyük oğlu Emir Süleyman kardeşlerinden kız kardeşi Fatma ile küçük kardeşi şehzade Kasımı ve devletin hazinesini de yanı sıra kaçırarak alelacele Yalakdere’ye oradan da tekneyle denizi aşıp Gebze Diliskelesi’ne geçirmiş,sonra Darıcaya kaçarak İzmit kalesini kuşatan Timur ile Darıca Güzelcehisardan gönderdiği Şeyh Ramazan vasıtasıyla görüşmüş ve eman dileyerek Timurun bütün isteklerini kabul edip oradanda Gelibolu’ya geçmiş, burada Bizans’la vardığı anlaşmayla Kadıköy, Kartal, Gebze, Dilovası, Hereke ve İzmit’i Bizans’a (22)terk edildi. Yöre aralıklarla 17 yıl Bizans’ın egemenliğinde kalmıştır.1419da kılıç zoruyla tekrar fethedilmiştir. 1423’te İstanbul’dan bir orduyla Osmanlıya karşı ayaklanarak Diliskelesi üzerinden Herseke gelen Mehmet Çelebinin oğlu Küçük Mustafa Çelebi İznik’e sokulmadı. Bursa’ya yönelen Mustafa, Murad Hanın ordusuyla yapılan savaşta yenilip öldürüldü. Diliskelesi Osmanlıların Kuruluş döneminde ticari açıdan da önemini korur. Bursa o dönemde Anadolu’da ipekçiliğin ana merkeziydi. Bursa -Istanbul Kervanyolu Herseke gelir. Yol Izmit Körfezini dolaşmaksızın Hersekten Diliskelesine geçerdi. Kervan yolcuları da Diliskelesi’ndeki Handa dinlendikten sonra İstanbul’a doğru devam ederlerdi. İstanbul’dan Bursaya gidenler içinde aynı durum söz konusuydu. Yükselme döneminde Diliskelesi’nden karşı sahile yolcu taşımak için karşılıklı olarak sandal seferleri düzenlendiği bilinir. İşte (23)1873'te lzmit'e ulaşan ve Diliskelesi’nden de geçen tren yolu Diliskelesi yöresinin ta Romalılar hatta daha evvelinde Bithinyalılar döneminden beridir süregelen ulaşım ve kervan yolcularının konakladığı tarihi bir konaklama yeri olma özelliğini bir anda silip süpürmüş, ortadan kaldırmış, buraları bağ ve bahçe olmaktan başka hiçbir işe yaramaz bir duruma düşürmüştür. Rivayetlere göre 16.ve 17. yüzyıllarda Dilovası kervan yoluna Lefter, Valçon Voyvo gibi mahalli yerli Rum eşkıya çeteleri musallat olmuş, ticaret kervanlarının ve hac yolcularının önlerini kesip paralarını ve mallarını gasp ederler sonrada çekip giderlermiş. Bir çok sefer müslüman ahaliye yönelik cinayetlerde işleyen bu eşkıyalardan Lefter bir seferinde Yelkentepede Osmanlı askerleri tarafından yakalanıp öldürülmüş, Mezarının Çerkeşli yakınlarında olduğu söylenir. Sonraki dönemde yaşayan Valçon (24)voyvo hiç yakalanmamış. Türk ordusundan kaçtığı bir sırada Çerkeşli civarında l3gün saklanmış. Bir seferinde Gebze’nin Camidüzü köyünü basacağını haber vermiş, yada basıp ahaliyi soymuş. Köylüler tepeden köyümüz görülüyor diye ovaya inip dağların arasına saklanmışlar ve eski köylerini terk ederek burada bu günkü Ovacık köyünü kurmuşlar. Valçon voyva denen Rum eşkıyasının soyduğu altınlara tek başına konabilmek için Taşköprü tarafındaki bir mağarada uyurlarken bütün arkadaşlarını öldürüp altınları tek başına alıp kaçarak kayıplara karıştığı da anlatılır. Rivayetdir ki bundan sonra bu mağaranın adı kemikli mağara olarak kalmış. (Tepemanayır köyünden Ahmet Sezgin(1909-1996) sağlığında Tepemanayır köyü yakınlarındaki Ballıkayalar mevkiindeki mağaralardan birinde gençliğinde insan iskeletleri gördüğünü bana anlatmıştı. Belki de söz konusu olayın geçtiği mağara burasıydı. Yine (25)Şaban İsmail Kabaca ve Eskişehirli Mehmet ile Ağustos 1986’da Çerkeşli köyüne 5 km. mesafedeki Altınoluktaki kaya mezarından Çerkeşli’ye doğru geri dönüşümüzde kayaların arasına oyulmuş oda büyüklüğündeki insan yapması besbelli olan barınak tipi bir mağaraya rastlamıştık. Yine rivayet edilir ki eski zamanlarda İstanbul’da Osmanlı padişahının aşçısı olan bir Rum, memleketinde önemli bir işinin çıktığı bahanesiyle padişahtan bir süre için izin istemiş. Gebze bölgesine gelip topladığı bir kaç adamıyla silahlanıp birlikte Gebze ve Dilovası güzergahındaki tarihi ipek yolundan işleyen ve develerle İstanbul’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan da İstanbul’a giden ticaret kervanı katarlarının yolcularını soymaya başlamış. Bu sayede yükü epeyce tutan Rum eşkıya başı, çaldığı altınları kimsenin ya memleketindeki yakınlarına kaçırır ya da kimsenin bulamayacağı yerlere saklarmış. Aradan yıllar geçmiş bu eşkıya başı (26)yakalanmış. İzmit’e götürülerek sancakbeyinin emriyle idam edilmiş. Bunu duyan padişah da çalınan altınların yerini söyletmeden eşkıya başını astırdığı için valiyi cezalandırmış. Bu hikaye ne kadar doğrudur bilinmez. Bilinen o ki Gebze’den deve kervanları ile işleyen yolcular her dönemde yörenin yerli Rum eşkıyalarının iştahını kabartmış bu sebeple Gebze, Dilovası ve Hereke civarında birçok kervan yolcusunun önü eşkıyalar tarafından kesilmiş. Paraları, malları ve altınları gasp ile bazen de canlarına kast edilmiştir. Bu eşkıyalar zaten dağlarda ve sık ormanlarda barındıkları için o zamanın imkanlarıyla devletin kolluk kuvvetleri tarafından yakalanmaları çok zor oluyormuş. Osmanlının son dönemlerinde yörede önceki asırlara ait eşkıyalık hikayeleri anlatmakla bitip tükenmezmiş. Hatta bu tür hikayeleri anlatan kitaplar bile basılmış. Hakikatten bir taraftan karadan Müslüman (27)Türk köylerini soyan Rum eşkıyaları, bir taraftan Anadolu’nun ortasından toparlanıp devlete İsyan ederek buralara kadar gelen Celali eşkıyaları, öte taraftan denizden İtalya yarımadasından kalkıp İzmit körfezine kadar girebilen Cenevizlilerin korsan gemileri yöreyi yağma ve talan etmiş, her asırda vuran ve bölgemizde binlerce insanın ölümüne yol açan veba salgınları ve kıtlıklar olurmuş. Her savaşta cephelere savaşa gönderilen ve geri dönemeyen yüzlerce genç delikanlıya ne demeli. Anlaşılan Gebze yöresinin fakir halkının yüzü hiç gülmemiş, Gebze ve Dilovası yöresi Yerli Rum eşkıyalarının yanı sıra aşırı vergi alınması yada yöneticilerden de hoşnut olunmaması sebebiyle Osmanlı Devletine ayaklanarak İç Anadolu Bölgesinden İstanbul’a doğru gelen kızılbaş taifesinin de isyanlarına maruz kalmıştır. Ayrıca Anadolu’da çıkan birtakım askeri isyanlar sonucu asiler buralara kadar gelip gasp, (28)soygun ve talanlar yapabilmişlerdir. Bunların belli başlıcaları, 1550-1590 arasında aralıklarla işsiz kalan medrese öğrencilerinin isyan ederek yerel halka karşı eşkıyalık faaliyetlerine girişmeleri. Kocaeli Sancakbeyleri tarafından ara ara sindirilmiş, ancak tekrar tekrar baş göstermiş. İsyanlar bütün Kocaeli ve Sakarya çapındaymış.1634’te fakirlik dolayısıyla kervan yolları üzerindeki Gebze’ye, Dilovası’na,Tavşancıl’a, Hereke’ye, Yarımca’ya ve Taşköprü köylerine yönelik olarak bir gurup eşkıyanın düzenlediği gasp ve soygun olayları. Artık halkın can güvenliği kalmamıştı. İzmit’teki Yeniçeri ocağı bu isyanları bastıramaz olunca İstanbul’dan yola çıkan Bostancıbaşı Kartaldan başlayarak bölgemizdeki eşkıyaları birer ikişer temizledi. Elebaşı olan “Abaza” asıldı. Yerel eşkıyalıklar yinede azalsa bile devam etti.1635te görülen Abaza isyanları da (29)şiddetle bastırıldı. 1643’te Nasuhpaşazade Hüseyin Paşanın isyanı çıktı. Gebze dolayları tamamen isyancıların eline geçti. İstanbul’dan yola çıkan Kara Mustafa Paşa isyanı bastırarak asileri şiddetle cezalandırdı. 1649’da Kara Haydar, Katırcıoğlu, Gürcü Abdünnebi, Kazaz Ahmet Abaza Hasan Paşa gibi bir çok asi birbirlerine müttefik olarak ya da yakın zamanlarda Osmanlı yönetimine karşı isyan ettiler. Asiler Gebze ve Dilovası civarını tamamen ele geçirdiler, 2 Temmuz l649da Gebze kırsalında Hükümet kuvvetleriyle yapılan savaşta İsyancılar yenildiler. İsyancılar orta Anadolu’ya kaçtılarsa da yöre tam olarak eşkıyalardan temizlenemedi, 1658de Anadolu’da ayaklanan AbazaHasan paşanın kuvvetleri Gebze bölgesine gelerek kontrolü tamamen ele geçirdiler. Dilovası’nda ve köylerde yol kesip halkın paralarını gasp ettiler. Padişah ve Köprülü Mehmet Paşa Üsküdar’a asker (30)çıkarıp asilerin üzerine yürüdü. Gebze’de 7, Diliskelesi’nde 100, Herekeyi geçince 5 asinin kılıç darbeleriyle kafası kesildi. Kocaeli genelinde 1000 asi öldürüldü. Kalan asiler Orta Anadolu’ya kaçtılar. Daha önce Osmanlı devletine karşı ayaklanmış olan Ciridoğlu 1691de yine ayaklandı. Gebze bölgesini köyleriyle birlikte ele geçirip Üsküdara kadar ilerledi. Fakat Osmanlı kuvvetlerinin kendisini tuzağa düşürüp yok edeceğini anlayınca Çamlıca yolu, Alemdağı ve Gebze tepeleri üzerinden Adapazarı’na doğru hızla kaçtı. l700’deTaşköprü köylerinde eşkıyalar kol geziyordu. Duraklı Kırk kuyular mevkiinde Türk askerlerinden kaçan eşkıyaların kayaları oyup kendilerine barınaklar yaptıkları görülür. Dilovası yolundada soygunlar sürdü. 1844’te köy 71 hane 355 nüfusluydu. 1912 Ekiminde, 4 küçük Balkan devletinin Rumeli’deki Osmanlı topraklarına saldırmalarıyla başlayan Balkan Savaşı (31)tarihimizin en hazin yenilgilerinden biri olmuştur. Bu tarihlerde vatani görevini İstanbul’un Okmeydanı semtinde Türkiye’nin ilk telsiz operatörü olarak sürdüren Gebze’nin Çerkeşli köyünden denizci asker Rıza Çavuş 1913’te Bulgar askerlerinin Edirne’yi işgal etmelerine telsiz anonsuyla şahit olmuş, Edirne Müdafii Şükrü Paşanın telsiz anonsuyla İstanbul’daki Padişah Mehmet Reşat’tan yalvararak ve ağlayarak asker ve silah yardımı istediğine şahit olmuş, ancak ne yazıktır ki eldeki imkanlar yeterli olmadığından istenen yardım yapılamamış ve Edirne’nin düşmesi çaresizlik içerisinde gözyaşlarıyla telsizden izlenmiştir. 28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşının ardından henüz savaş dışında olmamıza rağmen 2 ağustos 1914'te bütün Osmanlı ülkesinde seferberlik ilan edildi. Bütün yurt çapında bu arada Gebze ve köylerinde davullar çalınarak eli silah tutan (32)her müslüman evladı savaşa çağırıldı. Osmanlı devleti bu savaşa İngiltere’nin yanında girmek istedi, Ancak Arabistan yarımadasındaki petrol zenginliklerinde gözü olan İngiltere buna yanaşmadı. Ekim l9l4te Akdeniz’de İngiliz donanmasının kovaladığı Goben ve Breslav isimli savaş gemileri ile Çanakkale Boğazını geçip Osmanlı devletine sığındılar. Bu gemileri satın aldığını açıklayan Osmanlı hükümeti de gemilere Yavuz ve Midilli isimlerini verdi. Ancak İstanbul’a çekilen gemilerin mürettebatı değiştirilmeyince gizlice Karadeniz’e açılan gemiler Rus tersane ve limanlarını bombaladılar. Böylece 28 Ekim 1914’te Osmanlı devleti sonunu hazırlayan İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı Almanya’nın yanında savaşa girmiş oldu. |
01-20-2010, 10:47 PM | #9 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Dec 2009
Mesajlar: 1.120
Tecrübe Puanı: 65017 |
bunlarda kocaelinin köyleri
KOCAELİNİN KÖYLERİ kocaeli başiskele avcıköy köyü (1) kocaeli başiskele cumaköy köyü (1) kocaeli başiskele düğmeciler köyü (1) kocaeli başiskele kefken köyü (1) kocaeli başiskele sarnıçlar köyü (1) kocaeli başiskele servetiyecami .. (1) kocaeli başiskele sultaniye köyü (1) kocaeli başiskele terziler köyü (1) kocaeli derince çavuşlu köyü (1) kocaeli derince geredeli köyü (1) kocaeli derince karapınar köyü (1) kocaeli derince kaşıkçı köyü (1) kocaeli derince tahtalı köyü (1) kocaeli derince tavşanlı köyü (1) kocaeli gebze ahatlı köyü (1) kocaeli gebze balçık köyü (1) kocaeli gebze çerkeşli köyü (1) kocaeli gebze demirciler köyü (1) kocaeli gebze denizli köyü (1) kocaeli gebze duraklı köyü (1) kocaeli gebze elbizli köyü (1) kocaeli gebze eskihisar köyü (1) kocaeli gebze hatiplar köyü (1) kocaeli gebze kadıllı köyü (1) kocaeli gebze kargalı köyü (1) kocaeli gebze kaynarca köyü (1) kocaeli gebze mancarlar köyü (1) kocaeli gebze mesruriye köyü (1) kocaeli gebze ovacık köyü (1) kocaeli gebze pelitli köyü (1) kocaeli gebze tepecik köyü (1) kocaeli gebze tepeköy köyü (1) kocaeli gebze yağcılar köyü (1) kocaeli gölcük hamidiye köyü (1) kocaeli gölcük hasaneyn köyü (1) kocaeli gölcük icadiye köyü (1) kocaeli gölcük irşadiye köyü (1) kocaeli gölcük lütfiye köyü (1) kocaeli gölcük mamuriye köyü (1) kocaeli gölcük nimetiye köyü (1) kocaeli gölcük nüzhetiye köyü (1) kocaeli gölcük örcün köyü (1) kocaeli gölcük saraylı köyü (1) kocaeli gölcük siretiye köyü (1) kocaeli gölcük sofular köyü (1) kocaeli gölcük şevketiye köyü (1) kocaeli gölcük ümmiye köyü (1) kocaeli gölcük yusufca köyü (1) kocaeli izmit akçaova bucak köyü (1) kocaeli izmit akpınar köyü (1) kocaeli izmit aksığın köyü (1) kocaeli izmit arızlı köyü (1) kocaeli izmit arpalıkihsaniye kö.. (1) kocaeli izmit avluburun köyü (1) kocaeli izmit bağlıca köyü (1) kocaeli izmit balaban köyü (1) kocaeli izmit balören köyü (1) kocaeli izmit bayraktar köyü (1) kocaeli izmit biberoğlu köyü (1) kocaeli izmit böğürgen köyü (1) kocaeli izmit bulduk köyü (1) kocaeli izmit camidüzü köyü (1) kocaeli izmit çağırğan köyü (1) kocaeli izmit çavuşoğlu köyü (1) kocaeli izmit çayırköy köyü (1) kocaeli izmit çubuklubala köyü (1) kocaeli izmit çubukluosmaniye kö.. (1) kocaeli izmit dağköy köyü (1) kocaeli izmit doğantepe köyü (1) kocaeli izmit durhasan köyü (1) kocaeli izmit elmacık köyü (1) kocaeli izmit emirhan köyü (1) kocaeli izmit eseler köyü (1) kocaeli izmit fethiye köyü (1) kocaeli izmit gedikli köyü (1) kocaeli izmit gökçeören köyü (1) kocaeli izmit güvercinlik köyü (1) kocaeli izmit hakkaniye köyü (1) kocaeli izmit hasancıklar köyü (1) kocaeli izmit kabaoğlu köyü (1) kocaeli izmit kadriye köyü (1) kocaeli izmit karaabdülbaki köyü (1) kocaeli izmit karaahmetli köyü (1) kocaeli izmit karadivan köyü (1) kocaeli izmit karatepe köyü (1) kocaeli izmit ketenciler köyü (1) kocaeli izmit kısalar köyü (1) kocaeli izmit köseler köyü (1) kocaeli izmit kurtdere köyü (1) kocaeli izmit kurtyeri köyü (1) kocaeli izmit mecidiye köyü (1) kocaeli izmit mülkişeyhsuvar köyü (1) kocaeli izmit nebihoca köyü (1) kocaeli izmit nusretiye köyü (1) kocaeli izmit orhaniye köyü (1) kocaeli izmit ortaburun köyü (1) kocaeli izmit örnek köyü (1) kocaeli izmit pazarçayırı köyü (1) kocaeli izmit sapakpınar köyü (1) kocaeli izmit sarışeyh köyü (1) kocaeli izmit selametli köyü (1) kocaeli izmit sepetçi köyü (1) kocaeli izmit serindere köyü (1) kocaeli izmit servetiyekarşı köyü (1) kocaeli izmit sevindikli köyü (1) kocaeli izmit sultaniye köyü (1) kocaeli izmit süllü köyü (1) kocaeli izmit şahinler köyü (1) kocaeli izmit şirinsulhiye köyü (1) kocaeli izmit tepecik köyü (1) kocaeli izmit tepetarla köyü (1) kocaeli izmit toylar köyü (1) kocaeli izmit yassıbağ köyü (1) kocaeli izmit yenice köyü (1) kocaeli kandıra ağaçağıl köyü (1) kocaeli kandıra ahmethacılar köyü (1) kocaeli kandıra akçakese köyü (1) kocaeli kandıra alefli köyü (1) kocaeli kandıra alihocalar köyü (1) kocaeli kandıra anbarcı köyü (1) kocaeli kandıra antaplı köyü (1) kocaeli kandıra avdan köyü (1) kocaeli kandıra ayvazpınar köyü (1) kocaeli kandıra babaköy köyü (1) kocaeli kandıra bağırganlı köyü (1) kocaeli kandıra balaban köyü (1) kocaeli kandıra balcı köyü (1) kocaeli kandıra ballar köyü (1) kocaeli kandıra beylerbeyi köyü (1) kocaeli kandıra bollu köyü (1) kocaeli kandıra bozburun köyü (1) kocaeli kandıra cebeci köyü (1) kocaeli kandıra çakırcaali köyü (1) kocaeli kandıra çakmaklar köyü (1) kocaeli kandıra çalca köyü (1) kocaeli kandıra çalköy köyü (1) kocaeli kandıra çalyer köyü (1) kocaeli kandıra çamkonak köyü (1) kocaeli kandıra çerçili köyü (1) kocaeli kandıra dalca köyü (1) kocaeli kandıra deliveli köyü (1) kocaeli kandıra doğancılı köyü (1) kocaeli kandıra duraçalı köyü (1) kocaeli kandıra duraklı köyü (1) kocaeli kandıra eğercili köyü (1) kocaeli kandıra esentepe köyü (1) kocaeli kandıra eşmeahmediye köyü (1) kocaeli kandıra ferizli köyü (1) kocaeli kandıra gebeşler köyü (1) kocaeli kandıra goncaaydın köyü (1) kocaeli kandıra hacılar köyü (1) kocaeli kandıra hacımazlı köyü (1) kocaeli kandıra hacışeyh köyü (1) kocaeli kandıra hediyeli köyü (1) kocaeli kandıra hıdırlar köyü (1) kocaeli kandıra hüdaverdiler köyü (1) kocaeli kandıra incecik köyü (1) kocaeli kandıra kabaağaç köyü (1) kocaeli kandıra kanatlar köyü (1) kocaeli kandıra karaağaç köyü (1) kocaeli kandıra karagöllü köyü (1) kocaeli kandıra karlı köyü (1) kocaeli kandıra kazandere köyü (1) kocaeli kandıra ketence köyü (1) kocaeli kandıra kıncılı köyü (1) kocaeli kandıra kırkarmut köyü (1) kocaeli kandıra kızılcapınar köyü (1) kocaeli kandıra kocakaymaz köyü (1) kocaeli kandıra kozluca köyü (1) kocaeli kandıra kubuzcu köyü (1) kocaeli kandıra kutluca köyü (1) kocaeli kandıra lokmanlı köyü (1) kocaeli kandıra muallim köyü (1) kocaeli kandıra mudarlı köyü (1) kocaeli kandıra nasuhlar köyü (1) kocaeli kandıra ömerli köyü (1) kocaeli kandıra özbey köyü (1) kocaeli kandıra pelitpınarı köyü (1) kocaeli kandıra pınardüzü köyü (1) kocaeli kandıra pınarlı köyü (1) kocaeli kandıra pirceler köyü (1) kocaeli kandıra polatlar köyü (1) kocaeli kandıra safalı köyü (1) kocaeli kandıra sarıahmetler köyü (1) kocaeli kandıra sarıcaali köyü (1) kocaeli kandıra sarıgazi köyü (1) kocaeli kandıra sekbanlı köyü (1) kocaeli kandıra selimiye köyü (1) kocaeli kandıra selimköy köyü (1) kocaeli kandıra sepetçi köyü (1) kocaeli kandıra seyitaliler köyü (1) kocaeli kandıra sinanlıbilalli k.. (1) kocaeli kandıra sucuali köyü (1) kocaeli kandıra süverler köyü (1) kocaeli kandıra şerefsungur köyü (1) kocaeli kandıra tatarahmet köyü (1) kocaeli kandıra teksen köyü (1) kocaeli kandıra tepeköy köyü (1) kocaeli kandıra terziler köyü (1) kocaeli kandıra üğümce köyü (1) kocaeli kandıra yağcılar köyü (1) kocaeli karamürsel akçabeyli köyü (1) kocaeli karamürsel çamçukur köyü (1) kocaeli karamürsel çamdibi köyü (1) kocaeli karamürsel fulacık köyü (1) kocaeli karamürsel ihsaniye köyü (1) kocaeli karamürsel inebeyli köyü (1) kocaeli karamürsel kadriye köyü (1) kocaeli karamürsel kulmahmut köyü (1) kocaeli karamürsel nusretiye köyü (1) kocaeli karamürsel oluklu köyü (1) kocaeli karamürsel osmaniye köyü (1) kocaeli karamürsel pazarköy köyü (1) kocaeli karamürsel safiye köyü (1) kocaeli karamürsel semetler köyü (1) kocaeli karamürsel senaiye köyü (1) kocaeli karamürsel süleymaniye k.. (1) kocaeli karamürsel tahtalı köyü (1) kocaeli karamürsel topluca köyü (1) kocaeli kartepe akıncı köyü (1) kocaeli kartepe balaban köyü (1) kocaeli kartepe elmacık köyü (1) kocaeli kartepe karatepe köyü (1) kocaeli kartepe nusrethiye köyü (1) kocaeli kartepe pazarçayırı köyü (1) kocaeli kartepe suludere köyü (1) kocaeli kartepe şirinsulhiye köyü (1) kocaeli körfez avluburun köyü (1) kocaeli körfez belen köyü (1) kocaeli körfez cumaköy köyü (1) kocaeli körfez çıraklı köyü (1) kocaeli körfez dereköy köyü (1) kocaeli körfez dikenli köyü (1) kocaeli körfez himmetli köyü (1) kocaeli körfez kalburcu köyü (1) kocaeli körfez karayakuplu köyü (1) kocaeli körfez naipköy köyü (1) kocaeli körfez osmanlı köyü (1) kocaeli körfez sipahiler köyü (1) kocaeli körfez şemsettin köyü (1) |
01-21-2010, 04:00 PM | #10 |
Üye
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 46
Tecrübe Puanı: 4016 |
s a ellerine sağlık dostum güzel bilgilendirme ilimizin tanıtımına yardımcı olacaktır.özür sarnıçlar kandıra bölgesi köyüdür .saygılar
__________________
görünüşünle karşılanır kişiliğinle uğurlanırsın |
Etiketler |
Yok |
Seçenekler | |
Stil | Konuyu değerlendir |
|
|