Go Back   DefineBurada.CoM > DEFİNE İŞARETLERİ KATOLOĞU VE CÖZÜMÜ BULUNMUS DEFİNE İŞARETLERİ > DEFİNE İŞARET KATALOĞU
alan tarama | dedektör | toprak altı görüntüleme sistemleri

 
 
Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 4 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 5,00 puandır. Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 02-14-2010, 01:11 AM   #1
misafir48
Tecrübeli Üye
 
misafir48 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 190
Tecrübe Puanı: 233015
misafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond reputemisafir48 has a reputation beyond repute
Standart işaretlerin sırrı

SLM,,


İŞARETLERİN SIRRI
İşaret Nedir?

İŞARET (Epigrafi) : Bir tür şifreleme yöntemidir.Sakladığı varlıkları, değerleri herhangi bir tehlikeye karşı korumak ve sonrada gelip almaya yarayan şifreleme
düzeneği ile birlikte bir çeşit anlatım ve bir dildir. Bunlar oyma kabartma ve boyalama şeklinde günümüze kadar ulaşmıştır. Kayalara yapılan her figürün motifin mutlaka bir anlamı vardır. anlamsız manasız hiç bir emek sarf edilemez. ancak her kaya damgası da define için değildir. Direkt gömünün işareti olmaz . bunu unutmayalım.

Kaya damgaları mutlaka bize bir şey söylüyordur, yapım amacıda bu olmalı, örneğin kayalarda çoğunlukta gözüken yuvarlak oymalar mezarı işaret eder, bu oymanın yapılış amacı; Mezarın yanında ki kayaya oyularak içine yağ dökülüp yakılıyordu, Bu günkü mezarların üstünde yakılan mumlar gibi biz buna mumyalık desek daha mantıklı olacak. kare veya dikdörtgen oymalarda aynıdır. Bir ok yön için kullanılmıştır. Özetleyecek olursak her figür ancak özellikleri ile okunur. Örnek verecek olursak bir buğday başağı berekettir, bereketi sembolize etmişlerdir, direkt defineyi değil.
Her kaya damgası define olamayacağı kesindir. Buna göre bunları biz bir kategoriye ayrılarım

1- Devlet ve yöneticilerine ait damgalar.devleti ve devlet adamalarının makamlarını ve devlet sınırlarını sembolize eder
2- Dini kurum ve din adamlarına ait damgalar. dini ve din adamını sembolize eder
3- Kavimlere (aşiret) ait damgalar. kavmi sembolize eder
4- Şahısa ait damgalar. şahısı sembolize eder.
5- Süsleme sanatı . Sadece sanat içindir.

ESKİ RUM VE ERMENİ EVLERİNE AİT GÖMÜ YERLERİ


Eski evlere ait gömü yerleri.:

Kişilerin kendileri ne ait olan altın para ve kıymetli eşyalarını sakladıkları mekanların en başında evler gelir.

Bunun sebepleri kontrolü mümkün ve göz önünde olmasından kaynaklanır.

Böyle düşünülmesinde doğal karşılanır. Aynı zamanda bu tip yerlerin kullanılması dikkat çekmeyi de engeller.

herhangi bir ev ortamında arama yapılacağı zaman işte bu noktaların göz önünde tutularak çalışmaya başlanması gerekmek dedir . Burada yine o klasik soruyu kendimize sormamız gerekir.

( ben olsam bu ortamda nereye gömerdim?) bu soruya tam cevap verebilmek çoğu zaman mümkün olmayacaktır. İnsanların düşünce ve bakışları birbiriyle her zaman örtüşmeyecektir. Birinin önemli gördüğü bir noktayı bir başkası hafife alabilir. Gömüyü saklayan insanın bu noktadaki davranışını ve tercihini belirleyen esas unsurlar, onun kültürü, kafa yapısı ile ilgilidir. Bu yüzden her ev ortamında gömünün aynı yere konulduğu yorumu yanlıştır. Bur da önem arz eden ana noktayı şöylece ifade edelim. Gömü sahibi malını ister evin içine koysun ister bahçesine malının gözü önünde olmasını ve kontrolden uzak kalmamasını sağlayacaktır. O nun içinde yatak odasının penceresinden rahatlıkla göreceği oturma odasının camından gözlenebilecek açı ortak noktaların hedef alınması gerekir.

Evlerde saklama yeri olarak tercih edilen ana noktalar şu şekilde sıralayabiliriz.

1. ye mek ve ekmek pişirme noktaları olan (ocak)lar .buralarda gömüler ateşin tam altına gelen noktaya yapılabildiği gibi,bacanın içinde bir bölüme veya dış temel dipleri kullanılabilmektedir.

2. merdiven atları.. buralarda tespit yapılırken eve giriş merdivenleri olabileceği gibi;iç mekandaki üst kat merdivenlerini de dikkatle gözlemlemek gerekir.merdivenlerin önemli olan noktası en alttaki veya alttan üçüncü basamağın iç dolgusu olabilir.özellikle taş veya moloz dolgulu merdivenler bu açıdan önemlidir.

3. kapı eşikleri.. evlere girişte çoğu insanın dikkatini çekmeyecek olan noktalardan birisi sürekli üzerine basılarak geçilen kapı eşikleridir.bu noktalar çoğu define avcılarının nasip elde ettikleri noktalardır.bunun için sokağa açılan kapının iç eşiğinin altını sağlıklı bir biçimde tespitten geçirmek gerekecektir.

4. avlu içinde uzun ömürlü ağaçlar.. bunlar genellikle armut ceviz alıç ve dut ağaçlarından oluşur.zaman zaman çam ahlat gibi ağaçların altı veya belli mesafede yakınları tercih etmekle beraber.değişik ağaçlar avlu içinde pek sık görülmemektedir.ismini verdiğimiz meyve ağaçları Anadolu nun sıkça rastlanan türleridir.bu tür ağaçlar gömü anlamında şüphe uyandırıyorsa bunların ev tarafından görülen yönleri içinde 3-5-7 gibi adımlarla çevresi cihazla taranmalıdır.ve tespitler buna göre yapılmalıdır.şayet aynı avlunun içinde iki veya 3 gibi fazla sayıda ağaç mevcutsa bu durumda ağaçlar arasında geometrik bir bağlantı kurulmalıdır.

5. ermeni evlerinde saklama metotları içinde eski evlerin büyük odalarındaki tavanda kullanılan (baba ) diye adlandırılan hatıl ağaçları içinde saklama yöntemleri vardır. Paralar ve kıymetli eşyalarını bu ağaçların içine 2 parmak girecek şekilde delik açılarak deliğin içine parmakla bastırılarak sıkıştırılır. Ve delikler parayla doldurulur.

6.ermeni ve Rumlara ait eski evlerin kalın duvarlı olanları içinde pencerelerin iç/alt kısmının oyularak paraların buralara doldurulması metodu bayağı yaygın rastlanmaktadır.

7.ahır ve kilerler. Hayvan barınağı olarak kullanılan ahır, Mekanları içinde özellikle saman doldurulan herkesin her an göremeyeceği mekanlar olan samanlık altları çok önemlidir. Kilerlerde ise harman zamanı bitirilip ev sahibinin bütün kışlığı olarak çuvallar dolusu buğday veya un malzemesinin tam altına gelen noktalar dışarıdan bir insanın hemen müdahale edebileceği noktalar değildir. Bu tür yerler insanların gözünden uzak olan hedeflerdir.

8.evlerde bulunan kuzu neler kaç adet olduğu bunların tamamının bacaları olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Bacası olmayan sahte kuzu ne yemek pişirme yerleri mevcuttur.

9.evlerin üst bacalarında araştırma yapmak orda değişik bir taş veya baca kapaklarının içini mutlaka kontrol etmek gerekir.

Bunların dışında akla hayale gelmeyecek pek çok noktalardan gömü çıkma olası çoktur. Bunlardan kuyular, Hayvan su içme yalak altları, Dibek taşı altları, gömme banyolar ve buna benzer sayamadığımız birçok yerlerde dikkatli ve araştırma yapılmalıdır.

Eğer ahır kapısı girişinde yani duvara gömülü (loğ) varsa ( eskiden toprak evlerin üstünü su akmasın diye yuvarladıkları 30 -40 kğ civarında yuvarlak kaya ) ermeni evlerinin çogunda olur loğ dediğim yerdeyse malı içerdeki sağ taraftaki pencerenin altında duvarın içide olur eger loğ renkli değilde beyaz ise üstünde istavrozu varsa loğun içinde olur 2 evin taştan merdiveni varsa 1. basamakla 3 basamağın altına taşları sökülüp bakılır 3 evin ocaklığı varsa ( odunla yemek pişirdikleri yer ) tam altı kazılır ona keza ocaklığın tam üstü yani baca deliğine dikkatlice bakın eğer değişik bir taş varsa çekmece olma ihtimali yüsektir ve o taşın üstündede genellikle yarım ay istavraoz ve murç deliği olur 4 evin tataklığı ( yani önceden yatakların konduğu taştan örme yer ) boşluk sesi aranmalıdır 5 eğer evin ocaklığa yakın civarında veya ahırında taşta çakılı halkalı demir zikke varsa malı zikkenin tam karşısındaki duvardadır eğer zikke halkasızsa olduğu taş sökülür.

TAVUK VE CİVCİV SEMBOLÜ:

Tavuk yalnız başına ya da yanında civcivleriyle birlikte en çok kullanılan define motiflerinden biridir. Gerek yalnız başına tek tavuk ve gerekse beraberindeki yavruları mutlak definenin işaretidir. Bizans ve Ermeni kültürleri tarafından sıkça kullanılmıştır. Anlamları kavimlere göre değişmekle beraber, genel manadaki anlamları arayıcıyı büyük ölçüde yanıltmadan emanete ulaştıracaktır. Yeter ki daha önceden açılmış, içindekiler alınmamış olsun.

Tavuk ve yanındaki civcivlerle ilgili figürlerin hangi anlamları taşıdıklarını şimdi maddeler halinde sıralayalım:

Öncelikle şunun bilinmesinde fayda vardır: Genellikle tek rakamlı gruplar duvarda, çift rakamlı gruplar yerde, kayada olur. Örneğin bir tavuk ve yanında 5 yavrusu varsa bu çift gruptur, yerde olur. Ya da bir tavuk yanında 6 yavrusu varsa bu toplam 7 eder ve duvar kayadadır. Ancak bu işin istisnası şudur: 1 tavuk ve yanında 7 civcivin olduğu durumlar çoğu kez duvar kayalarda bulunduğu gibi, yere sabit yatay (yer) kayalarda da bulunabilmektedir. Tabii ki bu durumlarda definenin yeri ve şekli de farklı noktalarda aranması gerekmektedir. Şimdi bu genel bakıştan sonra, tavuk ve civciv konusunun detaylarına girmeye çalışalım:

* Yerde tek tavuk başı var ve başkaca hiçbir motif yoksa; bu kesinlikle yer altında mahzen var demektir. Ve genelde resim yerde ise resmin altıdır. Duvarda tek tavuk başı varsa ibik sayısı sayılır. Her ibik 72 cm ya da 120 cm olarak gagası değil de tam tersi istikamette sayılır. Bu iki ayrı ölçünün sebebi farklı medeniyetlerin bu ölçüleri kullanmasıdır. Örnek vermek gerekirse 3 ibikli bir tavuk resmi önce 72 cm ile ölçülür. Bu mesafede çukur veya tümsek ya da taş, tuğla, kapak aranır. Bu mesafe 2.16 m yapar. Şayet burada bir boşluk tespiti yapılamazsa bu kez 3 x 120 hesabıyla 3.60 m. mesafede bir işaret aranır. Bu tip boşlukları dedektör ve çubuklar rahatlıkla bulabildiği gibi, üzerinde zıplayarak da çoğu kez ses ve sarsıntıdan da boşluk tespiti yapılabilir.

*Duvar kayada tavuk bir bütün halde resmedilmiş ve şekillendirilmiş ise resmin bulunduğu kaya, uzaktan bakıldığında tamamen bir tavuk heykelini andırır. Bunun için iyi bir gözlem yapmak gerekir. Başka yerde tavuk aranmaz. Kayanın kendisi zaten tavuktur. Bu taktirde tavuğun kaya biçiminde gagası tespit edilir ve baktığı istikamette altında define olabilecek taş aranır. Bu taşlar küçük ve büyük olabilir.

* Tek kabartma tavuk bazen, boynunda çan taşıyan inek gibi müjde ile beslenmiş olabilir. Bazen de tek tavuk içinden harita çıkabilmektedir.

* Tavuk ve çevresine serpiştirilmiş muhtelif sayıdaki civcivler kesinlikle aile mezarıdır. Civciv sayısınca orada mezar aramak gerekir. Yine tavuk resminin ya da tavuk şekli verilmiş büyük kayanın etrafında civciv sayısı kadar irili ufaklı taş kayalar vardır ve çevrede bu kayalar yatmaktadır. Emanetler parça halinde bu taşların altında bulunmaktadır. Bu tip defineler çok derinde olmaz ve kaya taşların tam altında bulundurulur.

* Tavuğun bulunduğu yerde yedi dizili civciv bazen yokmuş gibi görünebilir. Ancak bunlar ışık oyunuyla ya da güneşin yansıtacağı ışığın belirlenmiş saatine hesaplanarak yapılmış olabilir. Bu tip gizlemeler Anadolu’da çok yerde bulunmaktadır. Örneğin Niğde’de bulunan Sungur Bey Camiinin cümle kapısının iki yanında ve sütun başlığı motifiyle işlenen kapı lambasında saçları örgülü iki adet genç kız resmi vardır. Bu iki kabartmalı resim ancak sabah güneş doğması esnasında ve belli bir saat dilimi içinde görülür. Güneşin yön kaybetmesiyle birlikte bir siluet halinde daha sonra silikleşir. Bu tip durumlarda civcivlerin ortaya çıkması için tavuğun işlendiği kayaya güneşin dik vurduğu an tespit edilerek bir saat öncesi ve sonrasında kaya üzerinde gözlem yapılır. Ya da mümkün oluyorsa tek tavuğun etrafı su ile ıslatılır. Bu işlem sonucunda ortaya civcivler ya da değişik bir başka işaret veya işaretler çıkabilir. Bu takdirde çıkan işaretin ölçüleri çok önemlidir. Arama buna göre yapılmalıdır.

* Tavuk peşinde sıra ile dizili civcivler varsa burası kapalı mezar olabilir. Bu tip kapalı mezarlar bir tünel ya da dehlizin girişi olarak düşünülebilir. Dehlizin devamında civciv sayısı kadar mezar ya da dağıtılıp serpiştirilmiş emanet vardır.

* Tek civciv tavuğun sol kanadı altında ise; motifli kayanın hemen altında mutlak mezar bulunmaktadır. Bu tür mezarlar boş değildir.

* Tek civciv tavuğun sağ kanadı altında ise; kayanın motifli yüzüne bakılmaz. Diğer (arka) yüzünde yine kayanın dibinde ya da altında bir mezar bulunmaktadır. Bunun müjdesi olmaz. Yalnızca mezara bakılacaktır.

* Civciv var; tavuk yoksa tavuk aranmaz. Çünkü kayanın kendisi tavuktur. Serpiştirilmiş sabit gibi görünen ama sabit olmayan, bir iki kişinin zorlamasıyla kaldırılabilecek taşların altı doludur. Bunlara dikkat edilmesi gerekir.

* Yemlenen tavukta tavuğa yem veren insan aslında motif olarak resmin hemen yakınında üstü sivri alt tarafı genişleyen kayadır. Dikkatli bir bakış; bu kayanın adeta bir tavuğa yem atmakta olduğunu görecektir. Burada çok iyi bir gözlem gerekir. Adamın yemlediği yüzde civciv sayısı kadar küçük yapılı, yerde yatan taşlar vardır. Bunlar civcive benzetilir. Para bu taşların altındadır.

* Mağara içindeki civcivli tavuk ayrı anlam taşır. Bu tür mağaranın girişi dışarıdadır. Tavuğun giriş kapısı günümüzdeki kümeslerde görüleceği üzere kümese insan girişi için yapılan büyük kapının altına ya da yanına yapılan küçücük bir kapıdır. Öyleyse mağara içinde de tavuk ve civciv bulunursa bu mantık akıldan çıkarılmayacaktır. Bu emanet mağaranın içindedir. Çünkü tavuğun folluğu kümes içinde ve köşededir. Buradaki para da böyledir. Ancak derinlik fazla olabilir. (2 m. civarıdır.)

* Mağara içindeki tavukla beraber bir veya birkaç civciv varsa ve bunlardan birisi kafasını arkaya çevirmişse bu yüzde yüz ikinci bir mağara girişinin varlığına işarettir. Tavuğun yönüne bu durumda kesinlikle bakılmaz. Girişi bulmak için bir su kanalı oyması bulunabilir. Mağara duvarlarında çok dikkatli bir gözlem yapılmalı. En ufak bir detay bile gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu şekil girişler iki şekilde kapatılmıştır: birincisi horasan uygulamasıdır. Eğer böyleyse burada bir açıklama ile okuyucuya bir kolaylık gösterelim; Sabit ve yerli duvarlardan horasanlı duvarı ayırt etmek için bazen tokmak ve çekiç kullanırız. Kullanılacak çekiç asla demir olmamalı tahta çekiç (küçük balyoz) kullanılmalıdır. Çünkü horasanlı ve sabit kaya üzerine yapılacak vurgularda ikisinin çıkaracağı ses çok farklıdır. En ideal olanı tahtadan mamul bir çekiç ya da balyozun kullanılmasıdır.

İkincisi de yumruk büyüklüğünde taşlar, bildiğimiz harç benzeri karışımla örülmüş ve üstü Horasanlaşmış, mağara duvarlarının tabii haline uydurulmuştur. Burada da yine işaretlerinden yola çıkılarak horasanlı girişin bulunması gerekir. Bu da genellikle bir su kanalı gibi 1-2 parmak genişliğinde oyulmuş şeridin başlangıç ya da bitiş noktasıdır.

Bu, mağara içindeki arayış içindir. Dışarıdaki girişin bulunması içinde yine aynı yolla hareket edilir. İçine su döküldüğünce akacak gibi olan mağaranın dışındaki bir su yolu bu giriş kapısını bize verecektir. Bu oymalar bazen çatallı olabilir. En sağlıklı yol, böyle bir su yolu bulunursa bunu en yüksek noktasından çok yavaş bir biçimde yeteri kadar su dökülerek suyun takip ettiği yolun bulunmasıdır. Gözle takip yanıltabilir. Çünkü oyulan su yolu alt eteklere inerken bilinçli olarak çatallandırılmış ve aldatıcı görünüm kazandırılmıştır. Su ise buradaki gerçek yolu takip edecek ve girişi gösterecektir.

* Sırtında civciv taşıyan tavuk varsa; civcivde kafasının dönüklüğünün olup olmadığına bakılır. Yoksa 50 metreyi geçmeden ileri istikamette kafa ya da bütün tavuk şekli verilmiş bir kaya aranacaktır.

Başı geriye ya da yana çevrilmişse o istikamette aynı şekilde bakılır.

Tavuk ve civciv konusunda şu bilgileri de göz önünde tutunuz:

• Sırttaki tek civcivde müjde olabilir.

• Sırttaki tek civcivde harita olabilir.

• Sırttaki tek civcivli tavuğun çevresi ıslatılırsa kuru iken görülmeyen ek işaretler meydana çıkabilir.

• 7 civcivli tavuğun ibiği varsa 2-2,5 metre civarında müjdesi olabilir.

• 7 civcivli tavuğun ana parası 7 adettir. Ya da çevredeki 3-5 kişinin ancak devirebileceği kadar büyük çaptaki yerde yatan kayaların altına serpiştirilmiştir. Bu mantık kavimlere göre değişmektedir.

• Tavuk ve civciv sembolleri düz tarla kenarlarında kaya üzerindedir.

• Tavuğun üst gagası uzun, alt gaga kısa ise emanet tavuğun baktığı istikamette (50m den az) dir. Şayet alt gaga uzun, üst gaga kısa ise o taktirde yine 50 m.den az bir mesafede ve geri tarafındadır.

HAÇLAR

1. Karşıdan karşıya geç anlamı
2. Yunanlılarda kullanılan haç çeşidi. Kolları ölç baktığı yöne doğru araştırma yap.
3. Sırtını haca daya, gözünün gördüğü alanı tara farklı bir yapı bulmaya çalış,(üç adım ilerle anlamındadır.)
4. Karmaşık bir olaydır. Çevresinde değişik yönlerde araştırma yapmak gerekir.
5. En altta çizginin meyili olan yönüne doğru araştırma yap kubbeye benzer yapı ara
6. Papalık haçı. Otoriteyi ifade eder. Çevresindeki hakim tepe üstünde araştırma yap.
7. Günah çıkarma haçı. Bulunduğu yerde harita olma ihtimaliyüksektir. Kayanın altına bak.
bazı zamanlarda T şeklide haç yerine kullanılmıştır.Haç işaretleri değişik kültürlerde farklı amaçlarla ifade edilmiştir,karşıdan karşıya geç , uzun kol kısa kol , yada alttaki uzun kolun mesafesi önünde 10 mt de mezarı aranır tabiki iyi etüd etmek gerekir şimdi gelelim haç işaretinin gerçek manası nedir
Haç = En üstteki kolu baba soldaki kolu oğul sağdakide kutsal ruhu ve alttaki koluda ölmüş kişiyi ve mezarını temsil eder,put ta denir,kilisede bulunan haç lar ise anlımın yazısı olan bu çocuğa sağımdaki ve solumdaki melekler şahittir diye tabir edilir,mezar ifade eden ve kolları açık ve eşit olan haçların genelde alttaki uzun kola göre 10 mt önünde mezarı vardır.

OYMA İŞARETLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

KAYALARDA ZEMİNE PARALEL OLARAK YAPILMIŞ OYUKLAR ÇAPLARINA GÖRE ANLAMLARI DEĞİŞİR.

1. Küçük oymalar:
Küçük oymalar tek başlarına ise tek mezar anlamını verir. Bu oyuk yakınlarında aynı kaya üzerinde bir ok yada bir çizgi olması sizin arayacağınız mezarın yönünü bulmanıza yardımcı olur. Hele yakınlarında bir haç yada x varsa kesin mezardır.

2. Büyük oymalar:
Büyük oymalar genelde 1-3-5 gibi tek sayılarla ifade edilir. Bunlar kuyu manasına gelir ama mezar işareti olarakta yorumlanabilir.

3. Karışık oyuklar:
Hem küçük hem büyük oyukların olduğu kayalıklarda aile mezarlığı yada genel mezarlık alan anlatılmaktadır.

4. Zemine dik oymalar:
Zemine dik yani duvar tabirine yakın kayalıklardaki zemine düz değilde sanki bir ufak göz gibi duran oymalar mağara işaretidir.
Bu işaretlerde oymaya 1-2 metre sağ veya sol tarafında kapalı duran gerçek mağara vardır.

5. Kare oymalar:
Zemine düz yani paralel durumda ise mahsen işaretini verir. Çok uzakta olmayan bu mahsenleri boşluk tesbitiyle bulabilirsiniz.

6. Zemine dik kare oymalar:
Duvar tabir ettiğimiz kayalarda ki kare oymalar kral mezarı gibi anıt mezarları verirler.

ÖPÜŞEN YILANLAR

Yılanlar çözülmesi en zor işaretlerdedir, yılanın işareti şudur deyip geçemeyiz tecrübe ister yerinden görmek ve alanı iyice araştırmak gerekir.biz burada sadece ip ucu vermekle yetineceğiz.

Kafaların ortasında ya kare oyma yada istavroz bulunur. Her ikisi de kesin definedir, çevresini uzman biri tarafından iyice aranmalıdır. Planlı ve tuzaklı zor bir gömüdür.

Yılan işareti eğer kabartma ise rum ermeni zamanına aittir eğer oyma ise roma hitit firigyalılara kadar dayanır yani oyma yılandan tarihi eser çıkar ve derindedir zordur çözümü günümüzün mantığı çözmekte zorlanır ve sabit anlamlı değildir değişkendir herkes kendine göre anlatımlarda kullanmıştır fakat kabartma yılan çoğunlukla para anlamı taşır bazende gücü simgeler mesala papaz mezarlarını yılanlarla göstermişlerdir fakat bu mezarlarda para yoktur yılan işareti papazın mezarını gösterir eğer bir gözü kör ise yani gözü yoksa olmayan gözün baktığı istikamette araştırma yapmak gerekir bu papazın parasını gösterir eğer yılan kıvrılmış ve kafasını havaya kaldırmışsa baş kısmının istikametinde 200 metre mesafe araştırılır ve rahatsız edilmemesi anlamındadır eğer yılanın kuyruğu kayanın alt ucuna kadar kıvrılarak uzanıyorsa ve kuyruğun uc kısmı bir ciizgiyle ayrılıyorsa para o kayanın altında bir odada demektir.oyma yılanlarla uğraşmak çok zordur fakat tehlikesi azdır kabartma yılanlar çoğunlukla bizanstır yani rumlardan kalmadır fakat tehlike oranı yüksektir zehirli gazlar veya buna benzer kimyasalllarla para korumaya alınmı olabilir kabartma yılan mağara göstermez mezar para ve kral yollarının üzerine resmedilmişlerdir herzaman para anlamına gelmeyebilir..........

******
AĞZI AÇIK KABARTMA YILAN İKİ YERE YÖNLENDİRİR; İLKİ "V" MANTIĞIYLA AĞZIN DERİN KISMI İLE UÇ KISMI ARASI DİK OLARAK ÖLÇÜLÜR VE HER CM 1 ADIM OLARAK GİDİLMESİ VE KÜÇÜK BİR EMANETİ OLDUĞUNU; İKİNCİ İSE YILANIN BOYU ÖLÇÜLEREK ALINAN SONUÇ HER 1 CM 1 ADIM SAYILARAK GERİDE BİR İŞARET YA DA MALIN OLDUĞUNUN BELİRTİSİDİR.

****
gömü olayı olduktan sonra gömünün içerisine yılan yumurtaları bırakılırmış ileride (tuzak mahiyetinde )tehlike arz etsin diye daha sonrada işareti koyarlarmış yılan işaretinde mal var anlamına geliyor fakat herbir kıvrımın duruş yönünün dilinin agzının açık kapalıolmasının etrafında delik olmasının (yılanın girecegi büyüklükte) yılanın kabartmasının oymasının vs vs bir çok şeyin önemi var.

KAYA VE ODA MEZAR
KAYA MEZARLARI:
Kaya içleri oyularak yapılmış dikdörtgen bir veya iki metre arasında olan derinliği elli santimetre ile bir metre arsında üzerinde taş kapağı bulunan ölülerin gömüldüğü yapı biçimidir.

ODA MEZARLARI:
Oda mezarları üçe ayrılır.
1. Kayalar kare biçiminde oyularak aynı yerde bir veya daha çok oluşturulmuş oda şeklinde ölülerin konduğu setleri bulunan yapılardır. Soylu ve kral mezarı olarak yapılmışlardır,bazı yerlerde bir oda da ölü diğer oda da armağanlar ve ölünün kıymetli eşyaları bulunmaktadır.
2. Tarla biçimindeki düz alanlara kazılarak kesme taşlarla yapılmış kare şeklinde
bir veya birkaç odası olan üzeri toprakla kapatılmış araziye uyum sağlatılmış mezarlardır.
3. Mağara içlerine oyularak oluşturulmuş, kare biçiminde oda veya odalardır. Ölü ve değerli malları saklamak için ideal olan yerleren biridir.

SALYANGOZ İŞARETİ
Mevsimsel yenilenmenin, yani yeniden doğuşun bütün devirlerde simgesi olmuştur.

Daidalos tarihte ilk defa sarmal özellikler taşıyan ve labirent biçimli bir sarayı plan halinde kralına sunan kişidir. Kral bu plandan çok memnun olur ve hemen inşasını ister.
Esrarlı yaşamlarıyla ya da devlet gücünün korunmasıyla alakalı olan insanlar arasında daha sonraki dönemlerde labirentli yerleşimlerin yapılması büyük ölçüde yaygınlaşmıştı. Bu yapılar bazen yeraltında labirentler biçiminde, bazen de yer üstünde sarmal odalar ve dönemeçli biçimlerde yapılıyordu.
Labirent yapılara günümüzde definecilik yapanlar tünel veya yeraltı şehri de demektedirler. Evlerde bu sembolün görülmesi yaygın değildir. Sadece arazi ortamlarında salyangoz işaretiyle karşılaşmak mümkündür. Bu durumda işaretin bulunduğu mekânın hemen yakınlarında doğal görünümlü bir kaya, bir su kuyusu veya yükseltili ya da çökük bir alan yeraltına inen giriş noktasının başlangıcı olacaktır. Bunun aranması gerekir.

Başka Bir Görüş : Anakayada veya duvarda görülen salyangoz şekli çift girişli tünele işarettir. Aynı zamanda başka bir hayvan resmine de rastlanırsa malzemesi dehliz içinde veya divan şeklindeki sedirin altında toprak içindedir. Malzemenin inci olma olasılığı vardır.Muhtelif mücevheratla birliktedir. Bu idogram beyinlerde altın düşüncesini canlanırmalıdır.

KÖMÜR VE KİREÇ KUYULARININ ÇÖZÜMÜ

KÖMÜR KUYULARI : Bazı bölgelerde düz tarlalarda yüzeyde toprağın karamsı olduğu, eştikce 20,25 metrekarelik alanlarda kömürün ya da demir cürüfünün yoğun çıktığını, zamanında da orada taş yığını olduğunu bilmekte ya da denk gelmekteyiz. Bu yoğun kömür olan kuyularda mutlaka gömü vardır. Eşkiya belgesinde bu yöntemin sık sık kullanıldığını, parayı gömdükten sonra pelişt agacını üzerinde yaktıklarını, demir cürüfü ile üzerini kapattıklarını yazmaktadır. Bu tür gömülere de kayada yuvarlak oyma yapılmış içte parmak kırılmak süreti ile V acısı verilerek yer noktalanmıştır.

KİREÇ KUYULARI : Kireç kuyuları genelde dere cataklarında, kale yerlerinde sık sık kullanılmıştır. Belirli aralıklarla 3 kuyu yapılmış olup, hepsinde para bulunmamaktadır. Kireç kuyularının 2 tanesi boş iken orta kuyuda para bulunmaktadır. Yine kireç kuyularına uzak işareti ayak izi, yakın işareti yuvarlak oyma olarak yapılmıştır.

SU KANALLARI, KÖMÜR, KİREÇ VE KİREMİT GİBİ CİSİMLERLE YÖN VERME Gömü noktasına 9 metre kuzeydoğudan güneybatı yönüne doğru iz olarak başlar ve mala götürür. Ama bu 9 metrelik maratonda bu izler, kanallar 2 ye hatta 3 e ayrılırlar ama sonuçta mutlaka mala götürürler. istikamet olarak daima güneybatı yönüne giden iz, yol takip edilmelidir.

Önemle şunu vurgulamak isterim ki; bu materyallerden herhangi birisi çıktığı zaman o yerin kodlanması, çıkan gizli işaretin duruş şekli yön de dikkate alınarak resimlenmesi ya da not edilmesi gerekmektedir. Bu tür işaretler değirmentaşı, küp ağzı (O) kategorisindeki işaretlerdir.

Gizli İşaretler (Çalışma Yerinden toprak altından Çıkan metaalar)

İşlem gören yerlerde, yer altından çıkan yılan makeki mala olan uzaklığı, yönü veya tünel var ise; tüneli vermektedir. Baltacık taşı, ücgen taşlar yada canlı cansız figürler daima işlemi doğrulayıcı ve yönü verici işaretler olarak kullanılmışlardır. Hazine gömen çete geniş kadro ve imkana sahip olduklarından gömü alanını çok geniş eşmişler mala doğru da dört bir yandan gizli işaretlerle yol vermişlerdir. Bu yollar gizli maket işaretleri kök boyalı taşlar, karasakız, sarı kum, kül, kirec, su kanalları gibi maddeler olup, bizler kazı esnasında şunu daima hatırlarsak muvaffakiyet bizden kacmayacaktır arkadaşlar. Malı daima ya orta merkeze ya da tam güneye defnetmişlerdir. Zaten mala bu işaretler bizi getirecek olup, aşırı iş gücü harcamamak için kazı esnasında işlem gören yerin sınırı bulunduğunda 4 metre orta merkezden kazıya devam etmekte yarar vardır.

DEĞİRMEN TAŞLARI toprak altında bulunurlar ve altında mutlaka müjdesi vardır yine ağzı aşağı küpler gibi aynı şifrededirler. Ana parası güney batı yönünde 7-9 metre mesafededir.

DİBEK TAŞLARI toprak altında olup, şayet dibek kullanış şeklinde yani altı altta, ağız kısmı üstte çıkar ise; 7 ila 9 metre güneybatı istikametinde hafif kabarık alan aranır düz zeminden 50 cm. ila 2 metre kadar yüksek alan aranır malı ordadır. Alt kısmı orta merkezinde murc ile noktalanmışsa müjde parası altındadır.

Dibek taşı alt kısmı üste ağiz kısmı aşağı bakar vaziyette çıkar ise mutlaka altında müjde malı ve 7 ila 9 metre uzaklıkda güneybatı yönünde düz alanda ana parası vardır.
----------------------------------------
GİZLİ VE KUTSAL SEMBOLLER
Gizli Semboller

Semboller

İnisiyeler tarih boyunca gizli bilgileri aktarmak için sembollere baş vurmuşlardır. Bu şekilde semboller efsanelere, kutsal metinle ve menkıbelere işlenmiştir. Onların anlamını bilenler, onları deşifre ederek gizli anlamlarına kavuşmuşlardır. Ayrıca, harfleri sayılara, sayıları harflere çeviren çeşitli şifreler, çeşitli kavramları ifade eden geometrik şekiller, piktogramlar ve ideogramlar geliştirilmiş, her nesneye ve canlıya çeşitli mecazi anlamlar verilmiştir.

Semboller basit veya karmaşık şekillerden meydana gelebilir. Bunlar, sayı, harf, geometrik bir şekil, doğadaki bir canlı, eşya veya bunların birleşimlerinden oluşabilir. Hepsinin üzerinde bir düşünce gücü yüklüdür ve kesinlikle rastlantısal özellikler taşımazlar. Semboller ilgisizlere fazla bir şey ifade etmezler. Fakat, anlayanlara ifade ettikleri manalar çok derindir.

Semboller, farklı tecrübe düzeylerine ulaşmamızı sağlarlar; ki onlar olmadan bunlar sonsuza dek bizlere kapalı kalırlardı; çünkü onların bilincine bile varamazdık. Sembollerin temel işlevi, farklı şekillerde ulaşılamaz hakikatlerin düzeyine varmaya ve hiç düşünülmemiş bakış açılarını insanların anlayışına sunmayı sağlar. Sembol her zaman beşeri varoluşu yükümlülük altına sokar ve aynı zamanda anlık gerçeği patlatarak bir anlam yükler.

Sembolizm, bir düşüncenin veya olayın sayılar ve şekillerle anlatılmasıdır. Bir açıdan kullandığımız harfler ve rakamlardan tutun, etrafımızda gördüğümüz geometrik şekillerde, doğanın yarattıklarında ve oluşlarda dahi sembolizmi görebiliriz. Fakat bizler genellikle bunları taşıdıkları anlamlardan çok, karşımızdakilere bildiklerimizi aktarmak için kullanırız. Oysa her harfin, rakamın, geometrik şeklin taşıdıkları anlamlar ve enerjiler vardır. Sembolizmin en önemli yanı, bir sembole yüklenen anlamın yıllarca değerini kaybetmeden korunabilmesidir. Fakat bunun bir kötü yanı da aynı sembole gerçek anlamından veya daha doğrusu esas kullanım amacından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmasıdır. Bu nedenle semboller ile uğraşırken dikkatli olmak ve gerçeği araştırmak gerekebilir. Fakat sembollerin gerçek anlamları ne kadar saptırılmaya çalışılırsa çalışılsın mutlaka birileri tarafından hep doğru olarak bilinir ve korunur.

Semboller içimizdeki mevcut olan ve ancak sezebildiğimiz hakikatleri somutlaştırabilmemizi sağlar. Gerçekten de sembol insanın içinde hissedip de tam olarak tanımlayamadığı için dile getiremediğinin dışarıya yansımasıdır. Semboller dış dünya ile aramızdaki ilmi aşan hakikatleri, örtülü ince bağları kavramamıza yardımcı olur, ezoterizme nüfus etmemizi sağlar. (Bunu da belirtmekte yarar vardır: Sembolizm doğal olarak ezoteriktir, fakat ezoterizm her zaman sembolik değildir.)

Sembolizm başlangıcı çok eski çağlara uzanmaktadır. Bir takım kavramların başkalarınca da anlaşılabilir olmalarını sağlamak maksadıyla kelimeler, işaretler, sayılar, jestler, yazılar, bazı hareketler ve özel ritüeller bu maksatla hep kullanılmışlardır.

Sırların evrensel dili olan sembolizm; gizleyerek açıklar, açıklayarak gizler. İnsanlar binlerce yıldır, bir düşünceyi izah etmek için birçok yollar denemişlerdir. Bir düşüncenin anlamını, kademeli şekilde insanların anlayışlarına ve olgunluklarına göre birtakım kalıplar içine koyup sunmuşlardır. Özellikle ezoterik, gizli tutulması gereken birçok bilgi sembollerle anlatılmıştır. Yani doğrudan doğruya bir düşünce, bir bilgi izah edilmemiş, üstü adeta örtülerek bohçalandıktan sonra aktarılmıştır. Sembolizmin bilimsel metotlarla işi yoktur. Bilim cevap arar, sembolizm ise soruları arar. Yani sembolizmde sorular önemlidir.
Sirius, İki Sütun ve Üç Piramit - Peter F Christiansen

Evren, bir matematik ve geometri düzeni içinde hareket eder. Astronomi, fizik ve bilim dallarıyla ilgilenenler evrenin mükemmel bir ritmik düzen içinde hareket ettiğini, yaşadığını gayet iyi bilirler. Tanrının varlığını bu mükemmel düzen içinde görmek mümkündür. Çünkü O’nun varlığına inanmayan bilim adamları bile, en son teknolojiyi kullanarak elde ettikleri bulgularda, evrenleri yaratan yüce bir gücün varlığını hissetmeye başlamışlardır. Bu güce kimileri Allah, kimileri God, kimileri Dieu, kimileri Evrensel Zeka, kimileri ise başka adlar verebilir. Ama bu mükemmel matematik ve geometrik düzeni kuran güce ne denirse densin varlığı inkar edilemez. Masonlukta bu yaratıcı güce ‘Evrenin Ulu Mimarı veya Geometri Üstad-ı’ denilmektedir. Masonlar evrenleri yaratan ve mükemmel bir şekilde işleten enerjiyi tanımlamak için bazen sembolleri kullanırlar. Bunu, çok daha eski yıllarda yapan bir takım kadim uygarlıkların varlığından da söz edebiliriz.

Semboller bilimi, değişik realite planları arasındaki, görünmez alemle görünür alem arasındaki benzeşime dayanmaktadır. Sembolizme göre, yüksek düzenin realitesi, daha aşağı seviyedeki bir düzenin realitesi, daha aşağı seviyedeki bir düzenin realitesi ile temsil edilir. Ama bunun tersi olamaz, bir sembol daima, en azından bir üst anlamı ifade etmek için mevcuttur, varlık sebebi budur. Tüm evren tam bir ahenk halindedir ve “Yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki de yukarıdakine benzer” Dolayısıyla beş duyumuzla algılayabildiklerimizin tümü, aslında görünmez alemin bir sembolü durumundadır. İnisiyeler bu gerçeği gayet iyi kavramışlar ve bir takım ökült prensipleri, yasaları, beş duyunun algılayabileceği bir şekilde ifade etme yöntemini kullanırken de, her varlığın realitesine hitap edebilecek hüneri göstermişlerdir. O işareti, o resmi, o tiyatro oyununu, o şiiri, o edebi eseri, o halk masalını vs. Herkes kendine göre yorumlayacak ve bir anlam çıkaracaktır.

Semboller, sonsuzluğa yönelmemiz hususunda bize sevgiyle yardım ederler. Zira, sonsuzdan geliyoruz ve şu dünyadaki yolculuğumuzu sonsuzluğa doğru yapıyoruz. Ve işte semboller, zamanın ölçüsüzlüğünde yolumuzu kaybetmemize mani olan yol gösterici levhaları, koruyucuları temsil ederler.

GİZLİ VE KUTSAL SEMBOLLER

12 Bin Yıldır Kalp Sembolü Çiziliyor, Biliyor musunuz?
Dünyanın her yerinde ders sıralarının, duvarların, bankların, ağaçların üstüne milyonlarca kalp işareti kazındı. Hepsinin içinden iki ucunda iki baş harf olan bir ok geçiyor. Aslında insanoğlu, tam 12 bin yıldır aşık olup sağa sola kalp resimleri çizip duruyor. İlk kez Güney Fransa'da mağara duvarlarına çizilen kalp resmi, günümüzde de 'en temiz duyguları' ifade etmeye devam ediyor. Kalp sembolünün ayrılmaz parçası olan ok da Ortaçağ'da ortaya çıkmış.

Kalp Sağlığı Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu'nun (52) yaptığı araştırmaya göre, kalp resmi, hemen her çağda ve dünyanın her yerinde aşkın sembolü. Aşkını duvarlara kazıyan ilk romantikler, Fransa'nın güneyinde yaşamış olan Cro-Magnonlar. Son buzul çağından önce (M.Ö. 10000-8000) yaşamış olan ve avcılıkla geçinen bu mağara adamları, kalbin, hayatın ve canlılığın devamını sağlayan en önemli organ olduğunu keşfettiler. Cro-Magnonlardan kalan mağara resimlerinde günümüzdekine çok benzer kalp figürleri görülüyor.
En eski bulgulardan biri de Kuzey Afrika'da M.Ö. 700'de kurulan Cyrene şehir devletinin hikayesinde saklı. Günümüzde Libya sınırları içinde kalan Cyrene, burada yetişen çok değerli 'Silphium' bitkisi sebebiyle o dönemin en önemli ticaret merkezi haline gelmişti. Çünkü Silphium, erkekler için çok güçlü bir afrodizyak etki gösterirken, kadınlar doğum kontrolü için kullanıyordu. Silphium bitkisi o kadar değerliydi ki, Cyrene paraları üzerinde resmedilmişti. Bu bir kalp şekliydi ve kalp ile sevgi arasındaki ilişkinin en önemli örneğini oluşturdu.

Eski Mısır'da kalp, ruhun ve vicdanın merkezi olarak kabul edildi. Ölümden sonra bütün organlar vücuttan çıkarılırken, sadece kalp yerinde bırakıldı. Çünkü ölümden sonra kalbin, adalet tanrısı Maat'ın huzurunda hesap verdiğine inanılıyordu. Eski Yunanlılar ruhun kalbin içinde yerleştiğine inanıyordu. Kalbin kan pompalama fonksiyonun farkında olan Hipokrat ve Aristo, kalbin aynı zamanda duygu ve düşünce yeteneklerinin de merkezi olduğunu düşünüyordu. Şarap ve zevk tanrısı Dionisos'un başında yapraklardan oluşan kalp şeklinde bir çelenkle tasvir edildiği bir anfora , Yunanlılar'ın kalp, zevk ve mutluluk arasında kurdukları ilişkiyi ortaya koyuyor.

Bugün bildiğimiz simetrik kalp sembolü ise Ortaçağ'da popüler olmaya başladı. 13. yüzyılda, kadınların güven ve inancını kazanmış İsveç Kralı Magnus Ladulas'ın kolunun üzerinde bir kalp işareti yer alırdı. 1400'lerden kalma 'Kalbin Sunuluşu' isimli Fransız duvar halısında, erkeklerin, aşık oldukları kadınlara bağlılıkları kalplerini sunarken tasvir edildi. Yine o dönemden beri kullanılan iskambil kartlarında kırmızı kalp en değerli kağıt grubu oldu.

İŞARET NASIL YAPILDI?

Girit Kültürü ile başlayan ve Bizanssın yıkılışı ile son bulan, sert çisimler muhtelif semboller, heykeller yazı yazan EPİGRAFİ denilen bir bilim dalı vardı.
Osmanlı’da bu bilim dalı NAKKAŞÇILIK, askeri birimler içinde LAĞIMCILAR şeklinde gelişerek devam etti.Osmanlı tarihi eserlerden görülen eşsiz güzellikte ki taş yontmalar şekkiler yazılar desenler Nakkaşçılıkla uğraşan ustaların zanaatıdır.Savaşlarda lağımcılar kullanılırdı, Lağımcılar kale yakınlarından tüneller açarak savaşan askerlerin gizlice kale içine girmesini sağlarlardı.
Sert cisimlerle uğraşanlar çırak, kalfa ve usta şeklinde bir eğitim alırlardı.

Dünya coğrafyasında bir çok çeşitli, yapıya sahip kaya mevcuttur. Her kaya yapısı işlemeye elverişli değildir.Hangi kayanın daha kolay, nasıl işleneceği konusunda pratikten eğitim verilirdi. Çünkü yapılacak olan eser yıllarca yaşayacak kadar sağlam olacaktır. Eğitim alan insan kayanın yapısından iyi anlar. Eğitimsiz sırada insan bu tür işleri yapamayacağı açık olarak görülmektedir.
Günümüze ulaşan lahit, kaya mezarları,sütün başlıkları heykeller ve sair eserlerin hepsi EPİGRAFİ bilim dalında yetişen insanlara aittir.
Definecilerin, işaret dedikleri muhtelif sembollerde epigrafi ustalarına ait bir düzeneklerdir. Epigrafi de çırak, kalfa ve usta şeklinde yapılan eğitim düzeni bir standardı da beraberinden getirmiştir.
Define ile ilgili şifreleme düzeneği yapılacağı, coğrafya koşulları, kayanın sağlamlığı doğa olaylarına (deprem,su,sel,don,kar güneş,rüzgar… gibi) dayanıklı olanları seçilmek zorundadır.
Bu tür seçenekler bize gömünün, coğrafyanın hangi bölgesine, o alanda bulunan hangi cins kayaya yapılacağına dair ip uçları vermektedir. Su ve sel olabilecek yerlere, yerinde kolay kaldırılabilen kayalara, ekim dikime elverişli alanlar gömü gömmeye uygun alanlar değildir
Unutmayınız ki defineler için şifreleme düzenekleri yapılması için nasıl bir ustaya ihtiyaç varsa. Ayni şekilde bu işaretlerin çözümü içinde belli bir seviyede eğitime ihtiyaç vardır.Yapılan iş ne kadar bilimsel ise çözümü de bir o kadar bilimsel olmak zorundadır. Bu itibarla definecilikle uğraşan insanlar tüm çalışmalarını bilimsel kaynağa dayandırmak zorundadır.

Eski uygarlıklarda nümeroloji

Nümeroloji Okültizm’in bir dalı olup, evrenin sayısal bir kurgu içerdiğini, evrendeki hiçbir şeyin rastlantıya dayanmadığını, her şeyin sayısal bir düzen içinde meydana geldiğini varsayar ve sayılarla ilgili çeşitli analitik ve sentetik çalışmalarla, evrendeki ve olaylardaki gizli yasa ve ilkeleri keşfetmeyi amaçlar.

Eski Mısır ve Yunan'da Nümeroloji

Nümeroloji bilgilerinin gelecek veya gizli şeyler hakkında bilgi edinmeye yönelik olarak kullanılmasıyla ilgili alana ise aritmansi adı verilir. Eski Yunan ve Kalde’de uygulanan aritmansi ya da aritomansi “sayılar bilimi” denilen nümerolojinin öncüsü olarak görülür. Nümeroloji’nin Batı’daki gelişimi, esas olarak, “sayılar bilimi ilâhî güçler bilimi demektir” diyen Pisagor’la başlamıştır. Pisagor’a göre, evren sayılar üzerine kurulmuş bir sistem olup, evrendeki ahenk sayıların bir uyumudur. Fakat sayılar bilimine Yunanlılar’dan çok daha önce Mısır’da önem verildiği bilinmektedir. Nitekim esin kaynağı eski Mısır bilgeliği olan inisiye Pisagor’un nümeroloji ile ilgili sözlerini eski Mısır bilgeliğini yansıtan Hermetika’da bulmaktayız: “Mükemmel işleyen evren, sayıların gücüyle düzenlenmiştir.” Sayıların seslerle ilişkilendirilmesi de, tarihçilere göre yine eski Mısır’da başlamıştır.

Eski Mısır’ın İsis misterleri inisiyeleri 22 sayısına çok önem verirlerdi. Yirmiiki sayısını kutsal saydıklarından ezoterik anlamını çok gizli tutmuşlarsa da, dinsel işlemlerde bu sayıyı kullandıkları bilinmektedir. Mısır’ın 22 sırrı, hermetik bilgeliğin Mısır’dan Avrupa’ya geçişiyle Okültizm’de 22 arkan ya da anahtar biçimine dönüşmüştür. Fakat Avrupa’da Okültizm’in ortaya çıkışından çok önce, Mısır’ı ziyaret eden Pisagor bu sayının önemini öğrenmiş bulunuyordu. Nitekim Pisagor matematikteki ünlü “pi” sayısını 22’yi 7’ye bölerek bulmuştur. Bu sayının daha sonra Dante’nin İlâhî Komedya eserinde kullanmış olduğu görülür. 22 gibi 11 ve 33 de nümerolojide “üstad sayılar” olarak kabul edilir.Tradisyonlarda en çok sözü edilen sayılar 1, 2, 3, 4, 5, 7, 12, 22, 40 ve 50’dir.


İbraniler'de Nümeroloji

Fakat harflere nümerik değerler verilerek harflerle sayıların ilişkilendirilmesi alanında en yoğun çalışmaları kabalistlerin yapmış oldukları bilinmektedir. İbrani alfabesini kutsal alfabe olarak gören kabalistlere göre İbrani alfabesinin 22 harften oluşması bir rastlantı değildir. Fenike alfabesi gibi, bu alfabenin de 22 harften oluşmasında eski Mısır'ın hermetik etkisi olduğu sanılmaktadır.

Kabalistler 22 sayı ve harfi 3+7+12 biçiminde üç grupta ele alırlar. Bunlardan 3 temel harf semavi alemi, evrensel kökeni, başlangıcı temsil eder. Sonraki 7 "düalite harfi" "bilinçle idrak edilebilir âlem"in, yani aracı âlemin karşılığıdır. Kalan 12 harf ise duyularla algılanabilir âlemin karşılığıdır. Sayılarla ilgili kabalistik çalışmalar gematria, temurah ve notarikon adları altında üç ayrı uzmanlık alanı oluştururlar.


Araplar'da Nümeroloji

Aslında, Kabalistlerin 3+7+12 biçimindeki üç gruplu sistemi Yahudiler'e özgü değildir, eski Mısır, Fenike ve eski Etyopya'nın hiyeratik alfabe harflerinde ve Arap alfabesi harflerinde de uygulanmaktaydı. (Arap alfabesi de çok önceleri İbrani alfabesi harflerine denk düşen 22 harften oluşmaktaydı.) Harflere nümerik değerler vererek yapılan çalışmalar, İslam nümerolojisinde ebced hesabı ve cifr ilmi adıyla bilinir. "Allah" sözcüğünün ebced hesabındaki sayısal değeri 66’dır.

DEFİNE GÖMÜ NOKTALARI

Define arayıcıları için çok önemli bir konuyu burada açmaya çalışacağız.Ancak burada vereceğimiz bilgilerin bir kanunu,ya da mutlakiyet ifade eden bir yönü bulunmamaktadır.Bununla beraber define gömülerinin nirengi noktalarıyla ilgili olarak hata payı çok az olan bazı bilgi ve tecrübeleri aktarmış olacağız.

Bu işle uğraşanların ve bizim de sıkça ifade ettiğimiz gibi banka ve başka bir koruma yolunun bulunmadığı dönemlerdeki insanlar para ve kıymetli eşyalarını,ancak kendilerinin belirleyebildiği en gizemli noktalara saklıyorlardı.Bu noktalar arazinin muhtelif yerleri olabileceği gibi evler,kiliseler ve çeşitli doğa yapıları olabiliyordu.Bunların dışında elbette her para gömücüsünün kendine has belirlenmiş yerleri de olabilir.Bizim burada yapacağımız;para ve kıymetli eşyaların nerelere konulabileceğinin mantığı üzerinde durmaktadır.

Öncelikle şunu ifade edelim:

1.Gömüyü yapan kişi malzemesini gömmeden önce mutlaka iyi bir düşünce sürecinden geçecek,kendi yaşadığı bölgelerin içinde kendisine en uygun ve akla en yatkın yeri bulmaya çalışacaktır.Ancak akla yatkın olması kendi açısından önemlidir.Bu nokta başkası tarafından akla ve mantığa uygun olmamalıdır.Gömüyü yapan kişi en kalabalık bir yeri seçip ordaki gelen geçen insanlara da fark ettirmeden malzemeye bekçilik yaptırabilir.

2. Seçtiği gizli gömü alanı kendisinin sık sık ziyaretle kontrol edebileceği bir mekan olmalıdır.(b madde eşkıya ve muharipler için geçerli değildir).Özellikle ev ve bahçe gömüsü yapan insanlar oturup yattıkları odalardan ya da pencerelerden rahatça gözleyebilecekleri alanları seçerler.

3.Gömü yapan kişi ya da kişiler daha sonra tekrar geleceklerini düşündüklerinden dolayı da;gömü alanın çevresinde kendilerine uygun belirli yerleri nirengi noktası olarak alırlar.Bu madde arazi ve orman gömüsü yapanlar için daha önemlidir.

4.En son olarak;gömü yapan kişi;gömü alanı çevresinde bir takım işaretler koyacak ve onlarla yerin bulunmasını sağlayacaktır.Definecileri esasen en çok ilgilendiren meselede burasıdır.Ancak bu yönü işin aynı zamanda en zor olan kısmıdır.Zira gömücün bıraktığı işaretin çözülebilmesi için öncellikle bu işin bir kuralının bulunmadığı bilinmelidir.Burada mantıklar zorlanacak,edinilen tecrübelerden yola çıkılarak bir sonuca varılmaya çalışacaktır.Bir de;gömücü kişinin sosyal yapısı,eğitim durumu,yaşadığı devir ve dine bakış açısı iyi bilinecektir.Sadece bunlarla bitmeyip bir de Grek,Roma,Frig,Bizans ve yerine göre Osmanlı alfabe ve rakam sistemlerinin bilinmesi kaçınılmaz olmaktadır.Son olarak da ;belki bir miktar tarih bilgisi definecinin en önemli malzemesi olmaktadır.Çünkü biz Hz.İsa'nın henüz doğumu 2.000 sene olmasına rağmen 3.000 yıllık İncil'den bahseden tarih uzmanlarını!Çok gördüğümüz için bu meselenin ne kadar önem taşıdığını da çok iyi biliyoruz.

Malzemeyi gömen kişinin yer sorununu çözmesi ile ilgili olarak bu kadar bilgi verdikten sonra,gömü mekanları üzerinde de bir miktar duralım:En az işaretlerin kendisi kadar, o işaretlerin bırakılacağı mekanlar da önemlidir.Bazen de hiçbir işaret bırakılmadan geçmiş anlayışlar doğrultusunda bazı gömülerin yapıldığını biliyoruz.

O halde;Anadolu'daki gömülerin sıklıkla nerelere gömüldüğünü,yapılan gömülerde hangi noktaların daha çok nirengi olarak seçildiğini görmeye çalışalım.Şurası asla unutulmamalıdır ki gömü yapan insanlar kendilerine gömü mahallerini belirlerken asla değişmeyecek olan ya da yakın zamanlarda yerinden oynamayacak olan yer ve mekanları ya da onlara yakın bölgeleri tercih ederler.Bu yerleri kısaca inceleyelin:


&. Araziler: Arazileri kendi şartları içinde çok iyi değerlendirebilen eski insanlar,kendi yaşadıkları devirlerdeki nüfus yoğunluğunu ve yol geçiş güzergahlarını göz önünde tutarak en az dikkat çekecek yerleri seçmişlerdir.Arazi gömülerinin çoğunda yerlerdeki sabit küçük kaya parçalarında ok,kama,cezve,nal,niş,sofra taşı,zincir,el ve ayak resmi ile hayvan figürlerinin işlendiği küçük taş parçalarıdır.

Yukarıda saydığımız ve benzeri olan işaretler genellikle kayalıklar üzerinde değil;yerdeki sabit küçük kayalara ve taşlara işlenirler.

Burada dikkat edilecek bir husus arazi işaretlerinin kesinlikle bir tek olmayacağıdır.Hatta Ermeni toplumu mensuplarının kendi iç anlayışları doğrultusunda en az iki ya da üç işaret bırakmadan define gömmediklerini herkes bilir.Bu işaretlerin bir tanesi yön bir diğeri mesafe bildirmek zorundadır.Bazen hem yönü hem de mesafeyi tek kalemde bildiren işaretler de bulunabilir.Ol,yay,tek ayak vb. işaretler bunlardandır.Murçlu kayalar ise mutlak mesafeyi ve yönü sayarak bulmayı gerektiren motiflerdir.

Bu işaretlerin bir kısmı ters yönler için aldatmaca olarak da kullanılır. Ok işareti olarak verilen motifin bazı çeşitleri bunlardan biridir. Diğer bir kısım işaretler de bulunduğu taşın altını kazmayı ifade eder;cezve,değirmen taşı,musalla taşı,sofra taşı,yapraklı çiçek bunlardan bir kaçıdır.

Çizilen motifin gösterdiği yönde gidilerek adım ya da metre hesabıyla gömüsü yapılanlar ise gömücü kişilerin mantığını ve kullandıkları uzunluk ölçülerini bilmeyi gerektiren işaretlerdir.Bunlar da bir kısım oklar,kasatura,baş halkalı zincir,tek ayak, tek el,tabanca ya da tüfek vb. işaretler bunların bir kaçıdır.Osmanlı döneminde azınlıkların kullandıkları arşın ölçülerinin bilinmesi gibi bazı bilgiler burada önemlidir.Yine Roma ve Bizans gibi uygarlıkların bıraktıkları işaret ve semboller de bilinmezse malzemenin yerini bulmak mümkün olmayacaktır.

Arazi ve kayalık alanlarda bırakılan bir kısım işaretler sadece müjdesi verebilir. Asıl arayı bulmak da yine ikili-üçlü işaretlerin iyi tanınmasını gerektirir.

Yer taşlarına bırakılan önemli işaretlerden biri de parçalı motiflerdir.

Bunlar topal ayı,tek göz,noksan yapraklı çiçek,çolak papaz gibi işaretlerdir.Bu motiflerin kopuk ve noksan olan parçalarının bulunması gerekir.Malzeme kopuk parçanın yine altında değildir.Yakınında aranacaktır.Bununla ilgili bilgi kendi bölümünde verilmiştir.

Yer taşlarına çizilen haç veya yemin ifade eden istavrozlar ise bazen mezara,bazen de tapınağa nişan olarak bırakılmıştır.

Arazilerde tek ağaçlar ve ikili üçlü sıralı ya da geometrik şekilli olan ağaç grupları da önemlidir.Definecilerin sıkça bildikleri gibi çatal çamlar,eski ardıçlar,ahlat grupları aldatan yerler değildir.

&. Ormanlar: Gömülerin sıkça yapıldığı alanlardan biri de ormanlardır.Orman gömülerinde sık ekilen grup ağaçlar yerine yol kenarı fakat belirli yetişkinlikte olan ağaçların yakınları tercih sebebidir.Ormanlar da yine dönemeç noktalar ya da bakıldığında bir köy veya ağılı görecek noktalar önemlidir.Eski orman da defineciler tarafından iyice bilinmesi çok mühimdir.

Orman içlerinde pek çok yerlerde kilise ,tapınak yerleri ile mağaralar mevcuttur.Bugün bu yerler bozulmuş tahrip edilmiş olabilir.O zaman buraların eski halini göz önüne alarak araştırma,inceleme yapmak gerekir.Yani eskiden orman alanı iken bugün çıplak arazi olarak görünen yerler olabildiği gibi tam tersi de olabilir.Hıristiyanlık öğretisi için de inziva ve riyazet vardır.Dolayısıyla bir kısım kiliselerle tapınakların orman içlerine yapılmış olması sıkça rastlanan durumlardır.

Papaz ve rahipler buralara çekilerek ibadette bulunurlardı.

Yine aynı şekilde bazı manastırların gözlerden uzak ve tabiat ortamları içine yapıldığını sıkça görürüz.Trabzon'daki Sümela Manastırı bunların en güzel örneğidir.


3.Kilise ve tapınaklar:Gerek inançları ve gerekse eski devirlerdeki güvenilirliği nedeniyle gömücü insanların tercih mekanlarından birisi de kiliseler ve tapınaklardır.Genel itibariyle kilise kapı girişleri ve yakın çevreleri halktan olan insanların en fazla rağbet ettikleri yerlerdir.Fakat kiliselerdeki papaz ve rahiplerin kendilerine ait has odaları asıl para mekanlarıdır.Zira halkın ve idarecilerin verdikleri paraları papazlar kiliselerin mihrap altındaki ya da kilise ile ev arasındaki kullandıkları dehliz içindeki özel yapılı ve güveli odalarında saklarlardı.


Dışarıdan ya da sonradan gelen devirlerin insanlarının bu mekanlarda sıkça tercih ettikleri asıl saklama noktaları kiliselerin avlularıdır.Fakat günümüzde bu tür gömüler yok denecek kadar azdır.Bunlar ya soygunla alınmış, ya da avlular kaybolduğu için bugün bulunamaz hale gelmişlerdir.Mağara tipi kiliselerin ise ön cepheleri,yani bakıldığı zaman görülüp tarassut edilebilecek yakın çevreleridir.


4. Dere Ve Nehir Kenarları: Yer değiştirmesi ve kaybolması kolay kolay mümkün olmayan bu tip yerler,define gömücüleri için vazgeçmez mekanlardan birisidir.Ancak burada bir hususa dikkat etmek lazımdır;derelerin yatak kenarları bu işlem için kesinlikle uygun değildir.Bir sel ya da akıntının felaket olacağını bilen eski insanlar daha ziyade nehir kenarlarındaki sert kayalık alanları seçerler,böyle gömüleri de mutlaka metal,metal, ya da kalın pişmiş küpler içine koyarlardı.Nehirlerin dönüş noktaları ve nehirler üzerindeki eski köprülerin yakınları araştırılmaya değer mekanlardır.

5. Köprü Ayakları : Köprü civarları gömü ileri için önemli olduğu kadar köprülerin ayakları da çok ilginç saklama mekanlarıdır.Özellikle taşı yapı köprülerin pek çoğunda ayak kısımlarını işaret eden bir takım motifler ve figürler görürüz.Bunlar bazen bizim gözümüzde süsleme ve tezhip sanatı gibi görülebilir ama aslında bir takım saklanmış eşyanın ifadesidirler.Hepsi için bir genelleşme yapmak mümkün değildir;ancak bu iddiamız pek çok yerde doğrulandığı için rahatlıkla ortaya koyabiliyoruz.Bu tür köprü ayaklarında haç,çiçek,çember,papatya ve güneş resimleri görülebilir.Genel işaretleri bunlardır.İstisna olanlar da vardır.


6. Pınar Ve Çeşme Gözeleri: Özellikle arazide gömü yapanlar için en ideal nirengi noktalardan biride çeşmelerin gözelerdir.Bunları bulabilmek insanı uğraştırabilir.Çünkü pek çoğunun yeri kaybolmuştur.Ancak pınar ve çeşmelerin kendileri de önemli noktalarıdır.Bunların üst kısımları 7-11-40 adım gibi ölçülerle saklama noktası olarak kullanılmıştır.Bir de çeşme ve pınar gömülerinde 4 yönden birisi baz alınır ve imkan varsa çeşme üzerine bu işlenir.Dikkatli bir bakıcı tahrip olmamış böyle bir çeşme kaidesinde bu işareti yakalayabilir.Bazı defime uzmanlarının ifadelerine göre çeşme gömüleri,suyun aktığı yönde değil;tam arka istikametinde olmalıdır.Ancak çok sağlıklı bir bilgimizi ortaya koyalım:Çeşme ile yakın mesafedeki bir tepeyi üçgen alan gömücü,malzemesini çeşme ile tepeye üçgen gelecek şekilde koymuştu.


Çeşme ile tepe zirvesi 10 adım idi ve üçgen noktasındaki para da tam 110 adım da sabit gibi görünen bir kayanın altında idi.

Çeşmelerin yapı durumu müsait ise işlenmiş taşarının içine ya da kaidesinin dibine gömüldüğünü anlatan kişiler de vardır.Balık,yılan ve kaplumbağa ve baston gibi değişik motifler buraların genel işaretleridir.


Paraların ve eşyaların çeşme/pınar yakınlarına gömülmesinin sebebi buraların bir nirengi noktası olması kadar aynı zamanda eski bir düşüncenin mirası olan anlayıştır.O da çeşmelerin kendisinin değil ama onun derinlerden gelen gözesinin suyu sakladığı gibi paraların da burada saklanacağına olan inançtır.


7 .Yol Ayrım Noktaları (makas yerler): B nokta da çalışma yapacak kişilerin tarih içindeki eski yol haritalarını ele geçirmek ya da rivayetlerle bunları öğrenmek zorunlulukları vardır.

İşaretlerde ağzı açık makas ve bazen de kerpeten dört yol ağzını,kırık makas ise üç yol ağzını ifade eder.(Kırk makas bazen iki su yolunun birleştiği noktayı da verebilir.)Bu tür yerler define gömecek insanlar tarafından çokça kullanılmıştır.Gömücü kişi,nişanını makas,kerpeten,çapraz kılıç,iğne/iplik gibi motiflerle bu yerlere bırakır.

8.Değirmen içi Ve Çevreleri: Arkeolojik buluntulara göre insanoğlu buğdayı 6-8 bin seneden beri bilmekte ve kullanmaktadır.Buğdayın genel işleme yeri ise değirmenlerdir.Bu sistemin kullanıldığı ilk tarihleri bilemiyoruz ama şurası bir gerçek ki: ilk değirmenim yapıldığı günden bu güne kadar da insanoğlunun en vazgeçilmez uğrak noktalarından birisi buralar olmuştur.

Değirmenlere su taşıyan ark kenarları,değirmen yükleme yapılan sırt cepheleri,değirmen çarkının döndüğü istikametin uzak noktaları bu anlamda saklama yerlerinden birisidir.

Bizim aldığımız bir bilgiye göre değirmen sahibi kişi,kendi emanetini değirmenin porto(çift)kapısının sağ kanadının tam arkasına koymuştur.Görüldüğü gibi her insanın kendine göre bir gömü mantığı vardır.Bunların tamamına akıl sır erdirmek ve &񗝈Şu define şöyle bulunur''diye ahkam kesmek mümkün değildir.


9.Höyük üzeri ve Tümülüsler: En önemli gömü noktalarından birisi de buralardır.Biz Tümülüs ve höyüklerin iç yapısını anlatacak değiliz.Gömücüler için bu mekanların dış ve yakın çevreleri çok önemlidir.


Sadece define gömücüleri değil.Tümülüsleri yapan insanlar bile para ve diğer emvali,Tümülüs yerine nereye koyacaklarını zamanın da şaşırmış kalmışlardı.Çünkü Tümülüsleri birçok kavimler gibi Bizans toplulukları da yapıyorlardı.Tarihin en büyük soyguncusu olan Bizanslılar,ekonomik sıkıntıları sebebiyle kendilerinden öce yapılmış Tümülüsleri olduğu gibi kedi dönemlerinde yapılanları da buldukları ilk fırsatta soyup soğana çeviriyorlardı.Bunun içidir ki geç Bizans dönemi Tümülüslerine artık sadece ölünün cesedi konuluyor,armağanları ise yakın bir bölgede oluşturulan başka bir saklama mekanına bırakılıyordu.

Aynı mantıkta hareketle geç dönem insanları definecilerini gömerken höyük ve Tümülüs ya da höyüğün yakın mesafedeki şurasına burasına gömüyorlardı.Çünkü buralar asla değişmeyecek ve bozulmayacak sabit mekanlardı.


Define işiyle uğraşan kişilerin bilmesinde fayda olan bir konuda şudur:Tümülüslerin yapıldığı dönemlerde değil çok daha sonraki bölge sakinleri kedi gömülerini yaparken mutlaka bu Tümülüs gerçeği göz önüne alarak gömme işlemlerini gerçekleştirmişlerdir.Tümülüslerin yakınlarında çoğunlukla eski ahlat ve ardıç gibi uzun ömürlü sert ağaçlar vardır.Ya da aynı bölgelerde akarsu,ya da bir tepe tabi dağ/gibi bir nirengi noktası vardır.İşte gömü yapan kişiler bu arazi yapılan arasında çoğunlukla adım hesaplarıyla üçgenler kurarlar Şayet elde harita veya benzeri bir kayıt

Yoksa dahi;Tümülüs çevreleri bu gözle mutlaka incelenmeli,bu bölgeler şüpheden uzak tutulmamalıdır.

Günümüzde de insanlar Tümülüs talan etmek yerine onların çevresindekini bulmaya çalışsalar hem risksiz,hem de sıkıntısız bir çalışma yapmış olurlar.Ruhsatla da yapılabilecek böyle çalışmalar neticesinde tarih dokumuza da zarar verilmemiş olur.


10. Dağ ve Tepeler: Aynen;Tümülüs bölümünde anlattığımız gibi bu sefer de tabiattan küçük dağ ve tepeler define gömücüleri açısından mihenk noktalarıdır.Bu şekil bölgelere ait bir rivayet ya da harita ile karşılaşma durumunda:tepe ile çevresindeki çeşme,pınar,köprü,değirmen,yol ayrımı gibi nirengi noktalar gözden kaçırılmadan sağlıklı bir incelemeye tabi tutulmalıdır.

11. Kayalık alanlar,Korugan tipi-çağıl ya da çakıl: Kayalık alanlar bu tür bölgelerde yaşayan define gömücüleri için ideal saklama alanlarıdır.Tarihi geçmişi bulunan kayalık bölgelerde yerde yatay olan taşlarla ilgili bilgileri yukarıda vermiştik.Bir de dikey kaya yüzeylerine (yanaklara)bırakılan gömüler ve bunlara ait işaretler vardır.

Kayalık mekanların en çok bilinen gömüleri mihraplar,koltuk taşları,önleri ve altlarıdır.Bir de bazı hayvan figürleri yanaklı kayalara işlenir ve içlerinde küçük müjde sadedinde tek paralar ya da yakın bölgedeki büyük paraya ait haritalar vardır.Bu hayvan motiflerinin e çok bilinenleri ejderha,tosbağa(kaplumbağa),fil,ahtapot gibi hayvanlardır.

Ayrıca çoğu eski yerleşim yerlerinde gözlerimiz eski yaşantının büyük bir bölümünü görebilir.Bunlardan birisi yerleşim alanlarının yamaçlarına serpiştirilmiş irili ufaklı mezarlardır.Bunlar taşlarla yığınak halde bırakılmıştır.Bu tür bir bölgenin en yakınındaki tepe noktasının zirvesinde baktığımızda aşağıda taş yığılı mezarların daha büyüğü şeklinde çakıl yığını tepeciklerle karşılaşırız.İşte bu noktalar o devirdeki kabile reisinin ya da kral,kraliçe,vezir veya rahip olarak adlandırabileceğimiz en ileri gelen kişilerin mezarlarıdır.Bunlar korugan tipli olabilir veya bu şekilde taş yığınlarıyla örtülü haldedir.

Zengin,hiçbir zaman fakirin mezarında yatmayacağına göre bu kişi en tepe noktaya yerleştirilmiştir.Bazen yine en yakın bir tepe noktada ikinci bir mezarı aynı şekilde görebiliriz.Buradaki de ya ikinci bir kral ya da kral diyebileceğimiz kişinin eşi olan kişidir.

Bu mekanları biz özel yapılmış define mahalli olarak bildirmek istemiyoruz.Zaten bu tür yerlerde çok fazla parayla ilgili malzeme bulunmaz.İdoller,çanak-çömlek ve şahsi eşya gibi malzeme daha çoktur.Bu yerler zaten dış görünüşü itibariyle apaçık mezar olarak bilindiğinden mevzuat gereği,buralara kazı için izin alınamaz.

12 .Sahte Mezarlar: Bilinen en çok saklama yöntemlerinden biri de sahte mezarlardır.Mezarlar bölümünde yeteri kadar anlattığımız için burada sadece şu noktaya dikkat çekip keseceğiz.,

Eşkıya ve Ermeni toplulukları Müslümanların mezarlık ve türbelere olan zaafını bildikleri için para ve kıymetli eşyalarını daha sonra gelip almak üzere bu tür yerlere saklıyor ve onları değişik bir biçimde şekillendiriyorlardı.Bizim insanımızda baba-dede kültürü de çok olduğu için bundan ziyadesiyle yararlanıyorlar e türbenin adını da filan baba-filan dede gibi isimlerle adlandırıyorlardı.Bu tür mezarlar da dikkatli olmak lazımdır.Yanlışlıkla bir Müslüman zatın kabri telef ve tahrip olabilir.En iyisi gerekli araştırma yapıldıktan sonra buranın bir mezar değil böyle bir define mahalli olduğunun anlaşılmasıyla bu yerlerde ruhsatlı çalışma için izin.alınmalıdır.


Sahte arazi mezarları genellikle uzun ve kıblesiz olur.Türbelere yapılan uzun sandukalar orada medfun zatın yüceliğine istinaden uzun imar edilmiştir.Bunlarla arazideki ya da mezarlıklar içinde olan uzun mezarları birbirine karıştırmamak gerekir.Bir örek vermek gerekirse;Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde yatan Seyyid Battal gazi yaklaşık yedi metredir.


13. Mağaralar: Mağaralar da para gömücülerinin en çok rağbet ettiği mekanlardan birisidir.''İsli Mağara,Gazlı Mağara,Kemerli Mağara &񗝈'gibi isimlerle meşhur olan ve aranan mağaraların normal şartlarında ne ifade ettiğini biz henüz bilmiyoruz.Ama fazla uzman olan bazı bulanık suların balık avcıları bu mağaraları kutsal hale getirip milletin rüyalarına sokuyorlar.


Elbette mağaralar insanların en eski dönemlerden beri kullanım alanlarıdır ve buraları evleri-ahırları ve hatta mezarları oralar kullanılmıştır.Ama asla define gömme yeri olarak kullanılmamıştır.Yani şunu demek istiyoruz:mağaralarda mutlaka para yoktur demiyoruz ama gazlı mağara,isli mağara diye adlandırılan mağaralar özel define

Yerleridir ve diyemiyoruz.Bunun kesinlikle bilinmesinde fayda vardır.Bu uydurma şeylerle akıllı definecinin zaman v para kaybına girmemesi gerekir.


Tarihin karanlık dönemlerine ait insanın büyük özenle resimlediği muhteşem galerilerden oluşan mağaralar aslında o dönem insanlarının yaşam alanları değildi.Zira buralarda yaşandığına dair herhangi bir kalıntıya ve günlük kullanım eşyasına rastlanmamıştır.Bazı durumlarda korunaklı kaya ağızlarını belli bir süre sığınak olarak kullanmış olmalarına karşın bunlar resimli mağaralar değildi.Resimli mağaralar belli önemli olaylarda veya yılın belli günlerinde topluca gelinip ayinlerin gerçekleştiği kutsal mabetlerdi.Bu kutsal. Mekanlar yalnızca rahiplerin gözetiminde bulunuyor,topluluk da ayin ve ritüellerle katılmak için buralara geliyordu.İlginçtir ki;binlerce yıl ayin ve ritüellere sahne olan bu mağaralar son derece temiz tutulmuş ve bu kutsal alanlarda herhangi bir artık kalıntıya rastlanmamıştır...SAYGILAR,,

ALINTIDIR,,
__________________


Aileniz ve kendi huzurunuz için kaçak kazıya hayır,,
misafir48 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Facebook'ta Paylaş


 

Etiketler
Yok

Seçenekler
Stil Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı



WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:23 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siz bu Konuyu değerlendirmişsiniz: